BAŞYAZI | |
1. | Hasta rolündeki insanlar ve doktor rolündeki insanlar Ertuğrul H. AydemirPage 179 Abstract |
DERLEME | |
2. | Vaskülitlere algoritmik tanı yaklaşımı Soner Uzun, Mete BabaPages 181 - 186 Vaskülitik sendromlarda tutulan damar çapının belirlediği klinik ve laboratuvar bulgular çok çeşitli ve geniş bir yelpaze oluştururlar. Herhangi bir vaskülit için spesifik bir tanı aracının olmaması, tüm klinik ve laboratuvar bulguların birlikte değerlendirilmesini gerekli kılar. Mevcut bulgular temelinde klinik şüphenin yol göstericiliğiyle şekillenen algoritmik tanı yaklaşımları, klinisyenin doğru tanıya ulaşmasında iyi bir yönlendirici olabilir. Bu yazıda belirli vaskülitlerde kullanılabilecek söz konusu tanısal yaklaşımlara örnek verilmeye çalışılmıştır. |
ARAŞTIRMA | |
3. | Behçet hastalığında e-selektin ve beta-2 mikroglobulin düzeyleri Ali Karakuzu, Sabahat Kot, Mustafa Atasoy, Zuhal Umudum, Fatma ŞahanPages 187 - 190 Behçet hastalığı sebebi bilinmeyen sistemik bir vaskülittir. Sistemik vaskülitlerin patogenezi ve immünopatolojisinde, endotelyal hücre hasarı önemli rol oynar. Ayrıca, Behçet hastalığında immünopatojenik bir köken de olasıdır. E,selektin' in endotel hasarının bir göstergesi olabileceği, beta 2 mikrogobulin (b2M)in de immünolojik bozukluklarda artabileceği düşünülerek 34 aktif Behçet' li ve 19 sağlıklı bireyin serumlarında E-selektin ve b2M seviyeleri ölçüldü. E-selektin için ELISA, b2M için de nefelometrik yöntem kullanıldı. E-selektinin ortalama değeri 121,8±62,2 ng/ml ve b2M' in ise 0,30 ±0,05 mg/dl olarak saptandı. Her iki parametre de Behçetli hastalarda anlamlı olarak yüksek bulundu (p<0,0001). Fakat bu parametrelerin hastalık aktivitesinin anlamlı birer göstergesi olduğunu ileri sürebilmek için daha geniş ve kontrollü çalışmalara gereksinim vardır. |
4. | Psoriasisde serum TNF-a düzeyleri Berna Şanlı Erdoğan, Şebnem Aktan, Süleyman Demir, Nuran UzPages 191 - 193 Derideki hemen hemen tüm inflamatuar yanıtların seyrinde eksprese olan TNF-a' nın psoriasis patogenezinde de önemli rol oynadığı ve bunun lokal düzeylerinin ve/veya serum düzeylerinin hastalık şiddetiyle ilişkili olduğu ileri sürülmektedir. Çalışmamızda 28 psoriasis hastasında (20 kadın, 8 erkek) ve 28 kontrol olgusunda (17 kadın, 11 erkek) serum TNF-a düzeyleri kemilıminesan yöntemle ölçülerek sonuçlar karşılaştırıldı. Hastalarda serum TNF-a düzeyleri kontrol grubundan yüksekti (p=0,003). Psoriasis alan ve şiddet indeksi ve serum TNF-a düzeyleri arasında ise anlamlı kolerasyon saptanmadı. Sonuç olarak psoriasisde serum TNF-a düzeyleri artmış olsa da bu klinik aktivasyonun bir göstergesi değildir. Ancak TNF-a' nın lokal düzeylerinin incelendiği ileri çalışmalar hastalığın klinik şiddet ve terapatik etkinliğinin değerlendirilmesi açısından yararlı olabilir. |
5. | Düzce ve bolu' da 13-19 yaş grubu geçlerde deri hastalıkları-retrospektif bir ön çalışma Ayşe Kavak, Ali Haydar Parlak, İlker Aydoğan, Hüseyin Anul, Nuray YeşildalPages 194 - 198 Bu çalışmada Düzce ve Bolu' da 13-19 yaş grubu gençlerde, hastalıkların poliklinik başvuru sıklığı retrospektif olarak araştırıldı. çalışmaya 1001 hasta alındı. tüm kayıtlar içinde sıklığın %1 ve üzerinde olduğu hastalıklar, ayrıca her iki cinsiyette en sık görülen 5 deri hastalığı değerlendirmeye alındı. 13-19 yaş grubunda, en sık akne vulgaris (%22,4) saptandı. Bu yaş grubunda kontakt dermatit (%6,6) , böcek ısırığı (%3,8), seboreik dermatit (%3,6), scabies (%3,3), psoriasis (%2,9), tinea pedis (%2,6) ve tinea versikolor (%2,5) yaygın görülen hastalıklar arasında idi. Akne vulgaris kız (%21,7) ve erkek (%23,5) hastalarda en sık görülen dermatoz idi. Sonuçta, spesifik yaş gruplarına göre yapılan çalışmalar ile dermatolojik hastalık dağılımının saptanmasına katkıda bulunacağı düşünüldü. |
6. | Verruka tedavisinde 5-fluorourasil' in intralezyonel kullanımı: Plasebo kontrollü tek kör çalışma Aydın İşçimen, Nadir Göksügür, Gaye Ünal, Ertuğrul H. AydemirPages 199 - 205 Veruka tedavisinde lokal olarak kullanılan 5-fluorourasil' i (5-FU) intralezyonel uygulayarak, etkinliğini artırmayı amaçladık. Aynı hastada hem 5-FU hem de plasebo uygulayabilmek için çalışmaya birden fazla lezyonu (ortalama 3,1 lezyon, aralık:2-6) olan 86 hasta (47 kadın 39 erkek; yaş ortalaması 23,4 aralık: 16-48 yaş) alındı. hastalar randomize olarak iki gruba ayrıldı. Birinci gruba sadece 5-FU ve plasebo (serum fizyolojik) uygulanırken, ikinci grupta lidokain + adrenalin/5-FU karışımı (1/5 oranında) ile plasebo uygulandı. İnjeksiyonlar 1cc/cm2 dozda ve haftada 1 sıklıkta, toplam 4 kez; kontroller son uygulamadan 1 ve 2 ay sonra kör olarak yapıldı. Uygulamalardaki ağrı skorlandı ve sonrası bül, nekroz, sikatris ve pigmentasyon gelişimi kaydedildi. Hastalarda tedavi boyunca ve kontrollerde sistemik şikayet gelişmedi ve rutin tetkiklerde değişiklik olmadı. 5-FU uygulanan 45 hastada, 26 tam, 13 kısmi yanıt görüldü ve 6 hasta yanıtsız kaldı. Lidokain + adrenalin/5-FU uygulanan 41 hastanın 25' inde tam, 9' unda kısmi iyileşme gözlenirken, 7 hastada ise tedaviye yanıt alınamadı. Özellikle mozaik verrukalarda birinci grupta 6/6 ikinci grupta 2/3 hastada tam düzelmeyle, yüksek etkinlik tespit ettik. İstatistiksel değerlendirme chi kare testi ile yapıldı. Her iki grup plaseboya karşın etkisi anlamlı olmakla beraber (p<0,001), kendi aralarında anlamlı bir farklılık görülmemiştir (p>0,05). Sonuç olarak verruka tedavisinde 5-FU intralezyonel kullanımı, yaşam kalitesini bozmadan uygulanabilecek etkin bir yöntemdir. |
7. | Deri kanserlerinde radyoterapi sonrası kozmetik sonuç Can Ceylan, Ayla Duransoy, Sezer ErbozPages 206 - 210 Deri kanserlerinin çoğu iyonizan radyasyona duyarlı olup, çevre normal doku tarafından iyi tolere edilebilen dozlarla tedavi sağlanabilmektedir. Yüzeyel x ışını tedavisi doğru şekilde uygulandığında büyük tümörlerde bile şekil ve fonksiyon bozukluğu oluşturmaksızın ve sonradan rekonstrüktif cerrahi girişim gerektirmeksizin seçici hasar oluşturabilmektedir. Bu çalışma yüzeyel x ışını tedavisinden sonra kozmetik sonuçları değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya toplam 121 lezyonlu 100 hasta dahil edilmiştir. Histopatolojik olarak lezyonların 89' u bazal hücreli, 26' sı skuamöz hücreli, 4' ü intraepidermik epitelyomalı, 2' side bazoskuamöz hücreli karsinom yapısındaydı. Tüm lezyonlar yüzeyel bir x ışını cihazı ile ışınlandılar (voltaj:100kV, şiddet:10 mA). Total doz 4200-6000 cGy arasında değişmekteydi. Hastalar toplam 5 yıl süre için klinik şifa yanısıra şekil ve fonksiyon bozukluğu ile radyodermatit açısından değerlendirildiler. Tedavi sonunda 3 lezyon alopesi, 6 lezyonda gelişen kronik radyodermatit bulguları nedeniyle olmak üzere toplam 9 lezyon (%7,7) kötü kozmetik sonuç olarak değerlendirildi. Diğer lezyonlarda (%92,3) tedavi sonucu iyileşme, kozmetik olarak kabul edilebilir özellikte bulundu. Sonuç olarak yüzeyel x ışını tedavisi deri kanserlerinde uygun ve kozmetik bir tedavi yöntemi olarak değerlendirildi. |
OLGU BİLDİRİSİ | |
8. | Aktinik keilitde topikal fotodinamik tedavinin etkinliği Can Ceylan, Sezer Erboz, Fezal Özdemir, Alican KazandıPages 213 - 218 Abstract |
9. | Proteus sendromu Sevil Gündüz, Tülin Uygur, Tülin Mansur, Mücahit GönençPages 219 - 221 Abstract |
10. | Bir liken planus pemfigoides olgusu Mukaddes Kavala, Sibel Südoğan, Arzu Yakut Büyük, Şükran SarıgülPages 222 - 225 Abstract |
11. | Ramsay hunt sendromu Ömer Çalka, Ahmet Metin, Hakan Çakaya, Fatma YıldızPages 226 - 228 Abstract |
12. | Hodgkin lenfomalı bir olguda ramsey-hunt sendromu Can Ceylan, Sibel Alper, Sezer ErbozPages 229 - 232 Abstract |
13. | Yanakta yüzeysel lenfatik malformasyon (lenfanjiyoma sirkumskriptum) Ahmet Metin, A. Kutluhan, F. Hüsniye DilekPages 233 - 236 Abstract |
SÜREKLİ EĞİTİM | |
14. | Esansiyel yağ asitleri ve deri Ahmet Akar, H. Bülent TaştanPages 238 - 243 Abstract |