E-ISSN 2651-5164 / Print-ISSN 2717-6398
Sayı : 55 Ek : 1 Yıl : 2025












































Dergimiz 2012 aralık sayısıyla karekod sistemi uygulamasına başlamıştır.

Makalelerin üzerinde bulunan Karekodu dilediğiniz akıllı cihazınız ile okutarak makaleyi indirebilir veya meslektaşlarınızlada paylaşa bilirsiniz.

Cihazınıza QR codeReader app indirerek uygulamayı kullanmaya başlayabilirsiniz.

Apple app için tıklayınız
Android app için tıklayınız

TÜRKDERM - Deri Hastalıkları ve Frengi Arşivi - Turkderm-Turk Arch Dermatol Venereol: 55 (1)
Cilt: 55  Sayı: 1 - 2021
1. 
Kapak
Cover

Sayfalar I - VI

DERLEME
2. 
Granülomatöz deri enfeksiyonları
Granulomatous skin infections
Didem Dinçer Rota, Mehmet Can Emeksiz
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2020.16362  Sayfalar 1 - 8
Granülomatöz deri hastalıkları histopatolojisinde granülom oluşumu ile karakterize heterojen bir hastalık grubudur. Etiyolojik olarak, enfeksiyöz ve enfeksiyöz olmayan da (yabancı cisim, malignite, metabolitler ve kimyasallar) dahil olmak üzere çok çeşitli uyaranlarla tetiklenebilirler. Her ne kadar patofizyolojik mekanizmalar hala yeterince anlaşılamasa da, hastanın bağışıklık sistemi bir ajanı ortadan kaldıramadığında enfeksiyöz granülom oluşumu meydana gelebilir. Klinik olarak lokalize veya dissemine enfeksiyöz granülom oluşumu, ajanın patojenitesi veya hastanın bağışıklığı ile ilgili olabilir. Enfeksiyöz granülomatöz reaksiyonlara neden olan tipik ajanlar: Mikobakteriler, mantar enfeksiyonları veya layşmanya gibi parazitlerdir. Bu derlemede, klinik deneyimimizde daha sık karşılaşılabilecek enfeksiyöz nedenli granülomatöz deri hastalıklarını özetlemeyi amaçladık.

ARAŞTIRMALAR
3. 
Türkiye’de ulusal akne haftasında yapılan bilgilendirme seminerlerinin katılımcıların akne hakkındaki bilgi düzeylerine etkisi
Effect of informative seminars during national acne week on participants’ knowledge about acne in Turkey
Hatice Kaya Özden, Kamer Gündüz, Hamdi Özcan, Aysun Şikar Aktürk, Filiz Topaloğlu Demir, Tuğba Özkök Akbulut, Ayşe Serap Karadağ
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2020.45202  Sayfalar 9 - 13
Amaç: Akne vulgaris ile ilgili bilgilendirme toplantısı öncesi ve sonrasında uygulanan anket formları ile bilgilendirici sunumların akne hakkındaki farkındalık ve bilinç düzeylerine katkısını incelemek amaçlanmaktadır.
Gereç ve Yöntem: Ulusal Akne Haftası kapsamında hastane, ortaokul ve lise dengi okullarda verilen bilinçlendirme eğitimi öncesi ve sonrasında katılımcılardan 20 soruluk bir anket doldurmaları istendi. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p≤0,05 olarak kabul edildi.
Bulgular: Eğitim öncesi ve sonrasında anket formunu dolduran 466 kişinin yaş ortalaması 17,4±6,9 idi. Eğitim öncesi katılımcıların %31,1’i aknenin karaciğer kaynaklı olduğunu düşünürken, eğitim sonrası bu oran %16,7’ye indi. Akne hakkında bilgi almak için eğitim öncesi katılımcıların %47,6’sı doktora, %23,9’u sosyal medyaya başvururken, eğitim sonrası %77’si doktora başvurmayı tercih edeceğini belirtti. Katılımcıların %51,1’i akne tedavisinin 1-2 hafta içerisinde etkisini göstereceğini beklerken, eğitim sonrası %83,3’ü 2-3 ay kullandıktan sonra yanıt alınabileceğini belirtti. Kişilerin öğrenim durumları, “ortaokul-lise-diğer” olarak gruplandırıldığında, eğitim sonrası gruplar arasında öğrenim durumlarına göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptandı (p=0,005).
Sonuç: Çalışmamız bireylerin hem akne hakkındaki yanlış bilgi ve tutumlarını ön plana çıkarmakta, hem de hekimlerin vereceği eğitim seminerleri ve bilgilendirme toplantıları ile bilgi düzeylerinde kayda değer bir gelişme sağlanacağını göstermektedir.

4. 
Psoriazis vulgaris hastalarında arteriyel sertliğin değerlendirilmesi
Evaluation of arterial stiffness in patients with psoriasis vulgaris
Emine Çölgeçen, Hüseyin Ede, Mustafa Fatih Erkoç, Yurdanur Akyüz, Ali Rıza Erbay
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2020.89725  Sayfalar 14 - 21
Amaç: Psoriatik hastaların nötrofil-lenfosit oranı (NLO), karotis intima media kalınlığı (KİMK), epikardiyal yağ dokusu (EYD) kalınlığı ve arteryel sertlik değerlerini sağlıklı denekler ile karşılaştırmayı ve bu parametrelerin psoriazis şiddeti ile ilişkisini araştırmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Çalışmaya psoriazisli 102 hasta, yaş ve cinsiyet olarak eşleştirilmiş 102 kontrol dahil edildi. Tüm hastalarda KİMK, ekokardiyografik EYD, arteryel sertlik [aortik sertlik indeksi (ASİ) ve aortik esneyebilirlik], antropometrik ölçümler, psoriazis alan ve şiddet indeksi (PAŞİ) skoru ve metabolik parametreler ölçüldü.
Bulgular: Psoriazis grubunda ortalama NLO sağlıklı deneklere göre anlamlı şekilde daha yüksekti (2,3±0,74’e karşılık 1,49±0,36; p<0,01). Ek olarak, KİMK, EYD ve ASİ psoriazisli hastalarda kontrollere kıyasla anlamlı şekilde yüksekti (sırasıyla; 0,95±0,25’e karşılık 0,57±0,13 mm; p<0,01; 0,77±0,23’e karşılık 0,42±0,12 cm; p<0,01; 3,21±0,37’ye karşılık 2,55±0,28; p<0,01). Ayrıca, NLO’nun PAŞİ skoru ≥10 olan psoriatik hastalarda daha yüksek olduğu gösterildi. Psoriatik hastalarda NLO değeri KİMK, EYD ve ASİ ile korelasyon göstermiyordu. Psoriazisli hastalarda ASİ ve EYD yaş, vücut kitle indeksi, bel çevresi, sistolik kan basıncı, diyastolik kan basıncı, trigliserit ve ürik asit düzeyleri ile pozitif korelasyona sahipken, KİMK yaş ve bel çevresi ile negatif korelasyona sahipti (tüm karşılaştırmalar için p<0,05).
Sonuç: Psoriatik hastaların sağlıklı deneklere kıyasla daha fazla aterosklerotik yüke sahip olduğunu ve NLO’nun psoriazis şiddeti ile güçlü bir ilişkisi olduğunu bulduk.

5. 
Tip 1 diabetes mellituslu çocuk hastalarda deri bulguları
Cutaneous manifestations in children patients with type 1 diabetes mellitus
Münevver Güven, Ahmet Anık, Tolga Ünüvar, Neslihan Şendur
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2020.09216  Sayfalar 22 - 26
Amaç: Tip 1 diabetes mellitus (T1DM), çocukluk çağının en yaygın kronik hastalıklarından biri olup, önemli deri değişikliklerine neden olabilmektedir. T1DM’li çocuk hastalarda deri bulgularını inceleyen çalışmalar sınırlıdır. Çalışmamızda, T1DM’li çocuk hastalarda deri lezyonlarının sıklığını tanımlamak ve bu deri lezyonlarının hastalık süresi ve hemoglobin A1c (HbA1c) düzeyi ile ilişkisinin değerlendirilmesi amaçlandı.
Gereç ve Yöntem: Bu kesitsel çalışmada T1DM tanılı 65 çocuk hasta ve yaş ve cinsiyet olarak eşleştirilmiş 78 sağlıklı çocuk değerlendirildi. Çalışmaya alınan olguların ayrıntılı deri muayeneleri yapıldı.
Bulgular: T1DM’li çocukların ortalama hastalık başlangıç yaşı 7,1±3,7 ve ortalama hastalık süresi 45,9±40,4 aydı. DM’li çocukların ortalama HbA1c değeri 8,0±1,6 olarak saptandı. Hastaların 9’u (%13,8) insülin infüzyon pompası kullanırken, 56’sı multipl doz insülin enjeksiyon tedavisi uygulamaktaydı. Hastaların 54’ünde (%83) insülin tedavisi ile ilişkili en az bir deri reaksiyonu mevcuttu. Sırasıyla; ekimoz (%50,8), lipohipertrofi (%44,6) ve post-enflamatuvar hiperpigmentasyon (%26,2) en sıklıkla saptanan insülin tedavisi ilişkili deri reaksiyonlarıydı. Ancak insülin infüzyon pompası kullanan hastalar arasında en sık insülin tedavisi ilişkili deri reaksiyonu hipopigmente skar (5/9, %55) olarak bulundu. Sağlıklı kontrollerle karşılaştırıldığında, tip 1 DM’li grupta diyabet ile ilişki deri belirtilerinden sadece kserozis kutis ve rubeosis faciei diabetikorumun istatistiksel olarak anlamlı yüksek olduğu görüldü. Kserozis kutis DM’li hastalarda 19 (%29), sağlıklı kontrollerde 8 (%10,2), rubeosis faciei ise DM’li hastalarda 6 (%9,2), sağlıklı kontrollerde 1 (%1,3) olguda saptandı. Anlamlı bir ilişki gösterilememiş olsa da, rubeosis faciei veya kserozis kutisi olan hastaların, olmayanlara göre hastalık süresi daha uzun, HbA1c düzeyi daha yüksek bulundu.
Sonuç: Hasta ve bakım verenlerin eğitimi, bilinçlendirilmesi ve hekimlerin farkındalığının artırılması ile T1DM’li çocuklarda, deri bulgularının yönetimi ve önlenmesi için oldukça önemli faydalar sağlanacağını düşünüyoruz.

6. 
Melanom hastalarının melanom hakkında eğitim ve daha iyi hasta-hekim iletişimi ihtiyacı
Need for patient education and better physician-patient communication in melanoma patients: Behaviors and knowledge of melanoma patients
Sezgi Sarıkaya Solak, Haydar Yöndem, İrfan Çiçin
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2020.44538  Sayfalar 27 - 33
Amaç: Melanom en ciddi kanser tiplerinden birisidir. Hastada geçirilmiş melanom öyküsü olması, yeni bir melanom oluşumu açısından risk faktörüdür. Bu nedenle koruyucu önlemlerin bilinmesi ve uygulanması melanom tanısı alan hastalarda önem arz etmektedir. Bu çalışmada, melanom tanısı alan hastaların melanom risk faktörleri hakkında bilgi düzeyleri, güneşten korunma ve kendi kendine deri muayenesi yapma alışkanlıkları ve hekimleri ile melanom hakkında iletişimlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Kesitsel olarak planlanan çalışmamıza, melanom tanısı alan 65 hasta dahil edilmiştir. Hastalara melanom risk faktörleri, güneşten korunma ve kendi kendine deri muayenesi yapma alışkanlıkları ve hasta-hekim iletişimi hakkında sorular içeren bir anket verilmiştir.
Bulgular: Güneş maruziyeti rölatif olarak iyi bilinen (%67,7) bir risk faktörü olarak saptanırken, diğer risk faktörleri; özellikle deri, saç ve göz rengi hakkındaki bilgi düzeyi düşük (%21,5 ile %36,9 arasında) bulunmuştur. Güneş koruyucu krem kullanımının yetersiz olduğu (%33,8) ve güneş koruyucu kremlerin uygun şekilde kullanılmadığı saptanmıştır. Diğer güneşten korunma alışkanlıklarının uygulanmasının değişken olduğu görülmüştür. Melanom hastalarının yarısı (%50,8) kendi kendine deri muayenesi yaptığını ifade etmiştir. Kendi kendine deri muayenesi yapmayan hastalar, yapmamalarının en sık nedenini “kendi kendine deri muayenesi yapmamız gerektiğini bilmiyorduk” olarak belirtmişlerdir. Hastaların üçte birinden fazlası (%35) kendi doktorlarından melanom hakkında bilgi almadıklarını ifade etmişlerdir. Doktorlarından bilgi alan melanom hastaların tamamına yakını sadece sözlü olarak, %4’ü ise yazılı olarak bilgi aldıklarını belirtmişlerdir. Sonuç: Çalışmamız, melanom hastalarının melanom hakkında kapsamlı bir eğitime ve melanomlu hasta-hekim iletişimini geliştirmeye yönelik planlamalara ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Yapılacak daha geniş çaplı çalışmalarla, melanom hastalarının, koruyucu alışkanlıkları uygulamama nedenleri daha ayrıntılı olarak belirlenebilir ve elde edilen sonuçlarla eğitimlerin içeriği planlanabilir

7. 
Türkiye’de akademik dermatolog olmak: Genç akademik dermatologların dermatoloji üzerine bakış açıları
Being an academic dermatologist in Turkey: Young academic dermatologists’ perspectives on dermatology
Sezgi Sarıkaya Solak, Andaç Salman
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2020.92593  Sayfalar 34 - 40
Amaç: Çalışmamız ülkemizdeki genç akademisyen dermatologların özelliklerini değerlendirmeyi ve onların gözünden dermatoloji alanında akademisyen olmanın olumlu ve olumsuz yönlerini incelemeyi amaçlamıştır.
Gereç ve Yöntem: Kesitsel olarak planlanan çalışmamızda, Türkiye’de bir üniversite veya eğitim ve araştırma hastanesinde, dermatoloji alanında, doktor öğretim üyesi veya öğretim görevlisi olarak çalışan dermatologlara elektronik bir anket gönderilmiştir. Anket soruları genç akademisyen dermatologların, akademik dermatoloji hakkındaki görüşlerini değerlendirmek için hazırlanmıştır.
Bulgular: Çalışmamıza doktor öğretim üyesi ve öğretim görevlisi ünvanına sahip toplam 37 dermatoloji hekimi katılmıştır. Katılımcılar; akademisyenliği seçmelerinin en önemli nedenlerinin ve akademik yaşamın en tatmin edici yönlerinin, eğitim vermek, araştırma yapmak ve kompleks hastalıklarla uğraşmak olduğunu belirtmişlerdir. Maddi gelir, akademisyenliğin tercih edilmesinde en az etkili (%5,4) neden olarak saptanmıştır. Araştırma yapmanın en zorlayıcı yönünün, araştırma faaliyetleri için yeterli zaman olmaması (%70,3) olduğu öğrenilmiştir. Katılımcılar, desteğe veya eğitime en çok ihtiyaç duydukları konuların, araştırma istatistiklerinin yapılması (%78,4) ve yurtdışında eğitim tecrübesi (%67,6) olduğunu ifade etmişlerdir.
Sonuç: Çalışmamız, bildiğimiz kadarıyla, Türkiye’de dermatoloji alanında akademisyenliği değerlendiren ilk çalışma özelliğini taşımaktadır. Çalışmamızın sonuçlarının, ülkemizde akademik dermatoloji hakkında bilgi sağladığına ve akademik hayata devam etmek isteyen dermatoloji hekimlerinin farkındalığını artırmaya yardımcı olabileceğine inanıyoruz.

OLGU SUNUMLARI
8. 
Mal de Meleda: Türkiye’den daha önce bildirilmemiş mutasyona sahip ileri yaşta tanı alan bir aile
Mal de Meleda: A late-diagnosed family with a pathogenic variant not reported from Turkey
Zeynep Karaca, Savaş Yaylı, Sevgi Bahadır
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2020.41882  Sayfalar 41 - 44
Keratoderma palmoplantaris transgrediens olarak da bilinen Mal de Meleda (MDM), tahmini prevalansı 1: 100.000 olan nadir görülen ve otozomal resesif geçiş gösteren bir palmoplantar keratodermadır. SLURP-1 genetik mutasyonları, MDM’de rol oynar. Tipik olarak doğumdan kısa bir süre sonra başlar. Palmoplantar bölgeden dorsal yüze ilerleyen ve yaş ile kliniği kötüleşen hiperkeratoz ile karakterizedir. Hastalık el ve ayaklarda ciddi işlevsel bozukluğa ve psikososyal problemlere yol açabilir. Çok nadir olduğundan hastalar yanlış tanı ve tedaviler alabilmektedirler. Diz ve dirsek tutulumu nedeniyle psoriazis ile karıştırılabilmektedir. Bu olgu sunumunda, daha önce Türkiye’den bildirilmemiş patojenik varyanta sahip olan ve uzun yıllar psoriazis tanısı ile takip edilen, geç tanı alan ve sistemik asitretin ile tatmin edici klinik iyileşme sağlanan MDM tanılı aile sunulmaktadır.

9. 
Dilde pigmente fungiform papilla: İki paternin birlikteliği ve eşlik eden diş pigmentasyonu
Pigmented fungiform papillae of the tongue: Co-existence of two patterns in the same patient and associated dental pigmentation
Ayşe Kavak, Zeynep Topkarcı, Emine Erişmen Gür, Bilgen Erdoğan, Ayşe Yemişçi
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2020.75010  Sayfalar 45 - 47
Dilde pigmente fungiform papilla (DPFP) saptanan 12 yaşındaki bir kız çocuğunda, tip 1 ve 2 paternlerinin birlikteliği gözlendi. Dilde eşlik eden difüz, yama tarzındaki pigmentasyonun, ırksal bir pigmentasyon ya da DPFP’nin bir komponenti olabileceği düşünüldü. Bu hastanın bir diğer ilginç özelliği ise dişlerdeki pigmentasyon idi. Bu durum, rastlantısal olabileceği gibi, kromojenik bakteriler ya da önceki oral demir tedavisine bağlı olabilir.

EDITÖRE MEKTUP
10. 
Saçlı deri nodüllerinin ayırıcı tanısında subkütan granüloma annulare
Subcutaneous granuloma annulare for differential diagnosis of scalp nodules
Sezgi Sarıkaya Solak, Nazan Akdağ, Sezin Fıçıcıoğlu, Busem Binboğa, Nuray Can
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2020.54614  Sayfalar 48 - 50

11. 
Myastenia gravis nedeniyle uzun süre immünosüpresif tedavi alan hastada gelişen Mycobacterium chelonae deri enfeksiyonunun başarılı tedavisi
Successful treatment of Mycobacterium chelonae skin infection in a patient on long-term immunosuppressive therapy for myasthenia gravis
Işıl Göğem İmren, Esra Kıratlı Nalbant, Nermin Karaosmanoğlu, Ömer Kutlu, Çağrı Turan, Pınar Celepli, Hatice Meral Ekşioğlu
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2020.45549  Sayfalar 51 - 53

TÜM DERMATOLOGLAR IÇIN DERMOSKOPI
12. 
Dermoskopide zorlayıcı bir tanı: Liken planus pigmentozus
A challenging diagnosis on dermoscopy: Lichen Planus Pigmentosus
Özlem Özbağçıvan, Banu Lebe
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2021.30040  Sayfalar 54 - 55

LookUs & Online Makale