E-ISSN 2651-5164 / Print-ISSN 2717-6398
Sayı : 58 Ek : 2 Yıl : 2024












































Dergimiz 2012 aralık sayısıyla karekod sistemi uygulamasına başlamıştır.

Makalelerin üzerinde bulunan Karekodu dilediğiniz akıllı cihazınız ile okutarak makaleyi indirebilir veya meslektaşlarınızlada paylaşa bilirsiniz.

Cihazınıza QR codeReader app indirerek uygulamayı kullanmaya başlayabilirsiniz.

Apple app için tıklayınız
Android app için tıklayınız

TÜRKDERM - Deri Hastalıkları ve Frengi Arşivi - Turkderm-Turk Arch Dermatol Venereol: 58 (2)
Cilt: 58  Sayı: 2 - 2024
1.
Kapak
Cover

Sayfalar I - V

ARAŞTIRMALAR
2.
Sosyal medya platformu Instagram’da Türk profesyonel dermatolog hesaplarının içerik analizi
Content analysis of Turkish professional dermatologist accounts on Instagram, a social media platform
Fatmagül Gülbaşaran, Özlem Özbağçıvan, İrem Kula, Cansu Şahin
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2023.64022  Sayfalar 30 - 34
Amaç: Sosyal medya, çağdaş toplumda yaygın bir önem kazanmış ve sağlık hizmetlerinin çeşitli kritik yönlerini önemli ölçüde etkilemiştir. Instagram başlangıçta bir sosyal etkileşim platformu iken, sağlık hizmetleri de dahil olmak üzere profesyonel alanlarda giderek kabul görmeye başlamıştır. Bu çalışmanın amacı; Türkiye’de Instagram’daki popüler profesyonel dermatolog hesaplarının içeriklerini analiz etmektir.
Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda, en yüksek takipçi sayısına sahip 34 dermatolog hesabı örneklemine dayanarak, dermatoloji hakkında kamuya açık bilgi paylaşan bu hesapların içeriği ve hesap özellikleri ile ilgili çeşitli önemli parametreler incelenmiştir.
Bulgular: Hesapları incelenen dermatologların çoğunluğu (%85,2) kendi kliniğinde çalışan uzman hekimlerdi. Estetik ve kozmetik dermatoloji paylaşımları, tıbbi dermatoloji paylaşımlarına kıyasla daha baskın idi (p<0,05). Takipçi sayısı ile toplam gönderi sayısı, kozmetik ürün önerilerinin varlığı, yapılan uygulamaları gösteren medya paylaşımı, reels videoların kullanımı ve dermatoloğun cinsiyeti (kadın dermatologların daha çok tercih edilmesi) gibi faktörler arasında anlamlı korelasyonlar tespit edilmiştir (p<0,05). Hesapların %17,6’sı ilaç adını içerir şekilde tıbbi tedavi önerilerini içerirken, hesapların %35,2’sinde spesifik kozmetik ürün önerileri bulunmakta idi. Sadece 3 hesapta (%8,8) güncel literatür paylaşımına rastlandı. Dermatologların çoğunluğu (85,2; %29) tıp ile ilişkisiz sosyal gönderiler de paylaşmakta idi. Sayı olarak en çok paylaşılan içerik de paramedikal (sosyal) gönderiler olup, güncel 10 paylaşım içinde ortanca değeri 4 (1-8) olarak belirlenmiştir.
Sonuç: Bu çalışma, Türk dermatologlarının Instagram’daki çevrimiçi varlığı ve içerik tercihleri hakkında değerli bilgiler sunmaktadır. Sağlık profesyonellerinin izleyici kitlesi ile nasıl etkileşimde bulunduğu ve bilgi paylaştığı konusunda literatüre aydınlatıcı bilgiler sağlamaktadır.
Background and Design: Social media has gained widespread prominence in contemporary society and has significantly impacted various critical aspects of healthcare. While Instagram was initially a platform for social interaction, it has gradually gained recognition in professional fields, including healthcare. This study aimed to analyze the content of popular professional dermatologist accounts on Instagram in Türkiye.
Materials and Methods: Based on a sample of 34 dermatologist accounts with the highest number of followers, the study investigated several key parameters related to the content and account characteristics of accounts that publicly share information about dermatology.
Results: Most dermatologists (29, 85.2%) were specialist physicians working in private practices. Aesthetic and cosmetic dermatology content prevailed across categories compared to medical dermatology (p<0.05). There were significant correlations between the number of followers and factors such as the total post count, the presence of cosmetic product recommendations, the sharing of procedure-related media, the use of reel videos, and the gender of the dermatologist [with a preference for female practitioners (p<0.05)]. While some accounts (17.6%) included medical treatment recommendations along with the specific drug name, 35.2% (12) included specific cosmetic product recommendations. Current literature was shared only in 3 accounts (8.8%). Most dermatologists (85.2; 29%) also shared social posts unrelated to medicine. In terms of the number, the most shared content was also paramedical (social) posts with a median value of 4 (1-8) (in the last ten posts).
Conclusion: This study provides valuable insights into Turkish dermatologists’ online presence and content preferences on Instagram and sheds light on how healthcare professionals interact with their audience and share information.

3.
Tekrarlayan aftöz stomatit ile Behçet hastalığında hematolojik parametrelerin karşılaştırılması
Comparison of the hematological parameters of recurrent aphthous stomatitis and Behçet’s disease
Ceylan Avcı, Sevgi Akarsu, Özlem Özbağçıvan
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2024.37999  Sayfalar 35 - 41
Amaç: Hematolojik parametreler çeşitli romatizmal hastalıklarda sistemik enflamasyonu değerlendirmek için laboratuvar belirteçleri olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı; Behçet hastalığı (BH) kriterlerini yeni karşılayan hastalar ile rekürren aftöz stomatit (RAS) tanısı alan hastalar arasındaki hematolojik parametrelerin farkını belirlemektir.
Gereç ve Yöntem: Bu kesitsel çalışmaya yılda en az üç kez oral ülserasyonları ortaya çıkan yeni tanı almış 20 Behçet hastası ve 47 RAS tanılı hasta dahil edildi. Hastaların demografik ve klinik özellikleri, tam kan sayımı, C-reaktif protein (CRP) ve eritrosit sedimentasyon hızı kaydedildi.
Bulgular: Her iki çalışma grubunda da hastaların cinsiyet, yaş, oral aftöz ülserasyon süresi ve sıklığı gibi özellikleri benzerdi (p>0,05). CRP, yeni tanı alan BH grubunda RAS grubuna göre anlamlı düzeyde yüksekti (p=0,001). CRP değerinin 2,7 g/dL’den yüksek, ortalama trombosit hacmi (MCV) değerinin 7,58 fL’den yüksek ve lenfosit sayısının 2,85 103/μL’den yüksek olmasının Behçet hastalarını RAS hastalarından ayırmada belirteç olarak belirlendi [sırasıyla; olasılık oranı (OO): 12,76 (%95 güven aralığı (GA): 2,86-56,88), OO: 5,61 (%95 GA: 1,11-28,42), OO: 15,24 (%95 GA: 1,77-131,31)].
Sonuç: Yüksek CRP, MCV ve lenfosit sayısı, RAS hastalarından ziyade yeni tanı almış Behçet hastaları ile ilişkiliydi. Bu bulguların doğrulanması için sağlıklı kontrol grubuyla daha geniş hasta sayılarını içeren prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.
Background and Design: Hematological parameters have been used as laboratory markers to evaluate the systemic inflammation in several rheumatic disease. The aim of this study is to determine the difference of hematological parameters between the patients who have been just fulfilled the Behçet’s disease (BD) criteria and patients with recurrent aphthous stomatitis (RAS).
Materials and Methods: Twenty patients with newly diagnosed BD and 47 patients with RAS whose oral ulcerations appeared at least three times a year were enrolled in this cross-sectional study. Demographic and clinical characteristics of patients, complete blood count, C-reactive protein (CRP) and erythrocyte sedimentation rate were recorded.
Results: Patients’ characteristics including gender, age, duration, and frequency of oral aphthous ulcerations in both study groups were comparable (p>0.05). CRP was significantly higher in newly diagnosed BD group when compared to the RAS group (p=0.001). CRP value higher than 2.7 g/dL, mean platelet volume (MPV) value higher than 7.58 fL and lymphocyte count higher than 2.85 103/μL were found to be the markers for distinguishing patients with BD from patients with RAS [odds ratio (OR): 12.76 (95% confidence interval (CI): 2.86-56.88), OR: 5.61 (95% CI: 1.11-28.42), OR: 15.24 (95% CI: 1.77-131.31), respectively].
Conclusion: The elevated CRP, MPV and lymphocyte count were associated with patients with newly diagnosed BD rather than patients with RAS. Further large prospective studies with the healthy control group are needed to confirm these findings.

OLGU SUNUMLARI
4.
Bacakta kanamalı polipoid lezyon - ekrin porokarsinom: Bir olgu sunumu
Hemorrhagic polypoid lesion on the leg - eccrine porocarcinoma: A case report
Yusuf Can Edek, Betül Öğüt, Esra Adışen
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2024.56767  Sayfalar 42 - 44
Ekrin porokarsinom, ekrin ter bezlerinin intraepidermal duktal kısmından gelişen nadir görülen kutanöz bir malignitedir. Hastalık özellikle alt ekstremite yerleşimli nodüler lezyonlarla karakterizedir. Ekrin porokarsinom, de novo olarak başlayabildiği gibi ekrin poroma zemininden gelişebilen olgularda mevcuttur. Hastalığın ayırıcı tanıları arasında seboreik keratoz, verruka, piyojenik granülom, skuamöz hücreli karsinom gibi bening ve malign hastalıklar yer alabilmektedir. Tanıda histopatolojik inceleme oldukça önem arz etmektedir, lezyonun dermatoskopik incelemesinin de tanı için önemi artmaktadır. Histopatolojik incelemede ekrin diferansiasyon, hücresel pleomorfizm, nükleer atipi, invazyon; immünhistokimyasal çalışmada karsinoembriyonik antijen, epitelyal membran antijeni pozitifliği tanıda yol gösterici olmaktadır. Ekrin porokarsinom lenfatik damarlar aracılığıyla metastaz yapabilmektedir ve bu nedenle hastalarda bölgesel lenf nodu muayanesinin ve gerekli görüntüleme yöntemlerinin yapılması oldukça önemlidir. Hastalığın primer tedavisi temiz sınırla, geniş cerrahi eksizyondur ve eksizyon hastaların %80’inde küratif olabilmektedir.
Eccrine porocarcinoma is a rarely seen cutaneous malignancy originating from the intraepidermal ductus of eccrine glands. The disease is characterized by nodular lesions primarily located in the lower extremities. The disease may arise de novo or develop from the background of eccrine poroma. Differential diagnoses of eccrine porocarcinoma include various benign and malignant skin conditions such as seborrheic keratosis, verruca, pyogenic granuloma, and squamous cell carcinoma. The histopathological analysis is essential to diagnosis, and dermoscopic imaging of lesions is significant. Eccrine differentiation, cellular pleomorphism, nuclear atypia, invasion in the histopathological examination; carcinoembryonic antigen and epithelial membrane antigen positivity in immunohistochemical study guides the diagnosis. Eccrine porocarcinoma may spread through lymphatic vessels, and therefore it is essential to perform regional lymph node examination and use appropriate imaging methods in patients. The main treatment option for eccrine porocarcinoma is wide surgical excision with clean margins, and excision can be curative in 80% of patients.

5.
Gecikmiş ve tekrarlayan denizanası dermatiti: Olgu sunumu
Delayed and recurrent jellyfish dermatitis: A case report
Aysun Şikar Aktürk, Rebiay Kıran, Nilgün Sayman, Ayla Günlemez
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2024.85226  Sayfalar 45 - 47
Denizanası venomları insan derisinde temastan sonra farklı reaksiyonlara neden olur. En sık görülen deri bulguları dokunaçların temas ettiği bölgelerde çizgisel, ürtikeryal ve ağrılı erüpsiyonlardır. Daha seyrek olarak gecikmiş ve tekrarlayan döküntüler de görülebilir. Akdeniz’de Sicilya Adası açıklarında yüzerken sağ kolunda akut kaşıntı, yanma ve baş dönmesi gelişen 45 yaşında bir kadın olgusunu sunuyoruz. İlerleyen haftalarda zaman zaman lezyonlarında artış olan hastamıza öyküsü ve klinik bulgularına göre gecikmiş ve tekrarlayan denizanası dermatiti tanısı konuldu. Sistemik antihistaminikler, sistemik steroid ve topikal steroidlerle lezyonlarında belirgin düzelme olmayan hastamızın lezyonları topikal takrolimus ile düzeldi. Ülkemizde bu tablonun nadir görülmesi nedeniyle bu tip deri döküntüsü ile başvuran hastalarda denizanası dermatitinin ayırıcı tanıda akılda tutulması gerektiğini ve topikal takrolimusun gecikmiş ve tekrarlayan reaksiyonlarda etkili olduğunu vurgulamak için olgumuzu sunmayı uygun bulduk.
Jellyfish venoms cause different reactions in human skin after exposure. The most common skin findings are linear, urticarial, and painful eruptions at the areas of tentacular contact. Delayed and recurrent rashes may also occur less commonly. We report a case of a 45-year-old female patient who developed acute pruritic rash and burning as well as dizziness on the right arm while swimming off the Island of Sicily in the Mediterranean Sea. Our patient, who had an increase in lesions from time to time in the following weeks, was diagnosed with delayed and recurrent jellyfish dermatitis according to her history and clinical findings. She was treated with systemic antihistamines, systemic steroids and topical steroids. The lesions of our patient, whose lesions did not show significant improvement with systemic antihistamines, systemic steroids, or topical steroids, improved with topical tacrolimus. Since this picture is rare in our country, we found it appropriate to present our case to emphasize that jellyfish dermatitis should be kept in mind in the differential diagnosis of patients presenting with this type of skin rash and that topical tacrolimus is effective in delayed and recurrent reactions.

6.
Down sendromlu hastada guselkumab ile başarılı bir şekilde tedavi edilen eşzamanlı hidradenitis süpürativa ve psoriasis olgusu
A case of concomitant hidradenitis suppurativa and psoriasis successfully treated with guselkumab in a patient with Down syndrome
Simge Ünal, Tuğcan Yüksek
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2024.37801  Sayfalar 48 - 51
Bu olgu raporunda, eş zamanlı hidradenitis süpürativa (HS) ve psoriazis birlikteliği olan Down sendromlu (DS) 29 yaşındaki bir hasta sunulmaktadır. Orta ila şiddetli psoriazis vulgaris tedavisi için onayı olan interlökin 23 p19 subünit inhibitörü guselkumabın ilk uygulamasını takiben, her iki durumdaki semptomlarda önemli bir iyileşme gözlendi. Hastanın psoriatik plaklarında düzelme gözlenip psoriazis alan ve şiddet indeksi 90 yanıtına ulaşılırken eş zamanlı olarak, guselkumab tedavisinin başlamasından 4 hafta sonra HS’ye sekonder apse ve enflamatuvar nodüllerde %50’den fazla iyileşme gözlendi ve HiSCR skoru elde edildi. Elli iki haftalık takip süresi boyunca semptomlarda alevlenme gözlenmedi ve herhangi bir yan etkiye rastlanmadı. Bu olgu, guselkumabın HS ve psoriazisin eş zamanlı tedavisindeki potansiyel faydasını vurgulamakta ve guselkumabın, her iki hastalığın insidansının daha yüksek olduğu ve tedaviye uyumun normal popülasyona göre daha zor olabileceği DS’li bireylerde tercih edilebilecek etkili ve güvenli bir biyolojik ajan olabileceğini düşündürmektedir.
In this case report, we present a 29-year-old patient with Down syndrome (DS) who manifested both psoriasis and hidradenitis suppurativa (HS) concurrently. The utilization of guselkumab, an interleukin 23 p19 subunit inhibitor that is approved for moderate to severe psoriasis vulgaris, resulted in significant improvement in symptoms for both conditions following the initial administration. The patient achieved a psoriasis area and severity index 90 response with significant amelioration of psoriatic plaques. Simultaneously, more than 50% improvement in abscess and inflammatory nodules secondary to HS was observed 4 weeks after the start of guselkumab therapy, resulting in a HiSCR score achievement. Throughout the 52-week follow-up, there were no observed exacerbations of symptoms or adverse effects. This case highlights the potential benefit of guselkumab in the simultaneous treatment of HS and psoriasis, and suggests that guselkumab is an effective and safe biologic agent of choice in individuals with DS, where the prevalence of both these diseases is increased, and treatment adherence may pose additional challenges compared to the normal population.

EDITÖRE MEKTUP
7.
İpsilateral gelişimsel kalça displazisinin eşlik ettiği dev konjenital melanositik nevüslü nadir bir olgu
A rare case of giant congenital melanocytic nevus associated with ipsilateral developmental dysplasia of the hip
Meryem Aktaş, Deniz Yücelten, Özlem Akın Çakıcı, Evrim Karadağ Saygı
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2024.39924  Sayfalar 52 - 53
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale