Turkderm-Turk Arch Dermatol Venereol: 34 (1)
Volume: 34  Issue: 1 - 2000
Hide Abstracts | << Back
BAŞYAZI
1.
Saç kozmetikleri
Tuğba Oskay, Hatice Erdi
Pages 18 - 24
Kişilerin fiziksel görünümlerinde ve kendilerine olan güvenlerinde saç bakımı, saç rengi ve saç sitili büyük bir rol oynar. Saç kozmetikleri saçın kütiküler ve medullar tabakasını değiştirerek etkili olur. Saç kozmetikleri sık kullanılmakla birlikte çeşitli formları mevcuttur. Şampuanlar ve kondisyonerler başlıca saç bakım ürünü olarak bilinir. Şampuanlar saçların temizlenmesini sağlarken kondisyonerlerde saçların güzelleşmesi için kullanılır. Saç şekillendiricileri saçlara verilen sitili düzenli şekilde korumayı amaçlanarak üretilmiştir. Perma işlemi saç elastiğini sağlayan disülfid bağlarının parçalanmasıyla gerçekleştirilir. Saç renginin açılması, koyulaştırılması ve ağaran saçların kapatılmasını sağlayan saç boyaları popüler ürünlerdir. Saç boyaları metalik, bitkisel ve sentetik olarak sınıflandırılabilir. Saç kozmetikleri içinde saça en çok zarar verenler saç boyaları ve perma işlemidir.

DERLEME
2.
Nonmelanositer dökülerde klinik, dermatoskopik ve histopatolojik bulguların değerlendirilmesi
Mahmut Cüneyt Soyal, Emel Fetil, Uğur Papuçcuoğlu, Ali Tahsin Güneş
Pages 26 - 33
Dermatoskopi nonmelanositer pigmentli deri dökülerinin, melanom ve melanositik pigmentli deri dökülerinden ayrımında başarılı bir yöntemdir. Yöntemin tanısal duyarlılık oranı melanositik pigmentli deri dökülerinde halen kısıtlı iken, bazı nonmelanositik pigmentli deri dökülerinde %100' e ulaştığı bildirilmiştir. Bu çalışmada 19 nonmelanositer dökü (7 Basalioma, 6 seboreik keratoz ve 6 hemangioma) klinik ve dermatoskopik özellikleri ile değerlendirilerek, döküler total olarak çıkarılmış ve belirlenen dermatoskopik bulguların histopatolojik düzeydeki karşılıkları taranmıştır. Belirlenen bulgular deribilim yazınında tanımlanmış olan verilerle uymakla birlikte pigmentasyon belirlenen basalioma olgularında histopatolojik düzeyde bazaloid göze kümeleri dışında "dermisde" ve "bazal tabakada" da melanin artışı bulunduğu tespit edilmiştir. Dermatoskopi, nonmelanositik pigmentli deri dökülerinde histopatolojik incelemeye gerek duymaksızın, kolayca tanı ve ayırıcı tanı yapılmasına olanak sağlaması nedeni ile günlük kullanımda etkili bir yöntem olarak yerini almıştır.

ARAŞTIRMA
3.
Immunsupresif sağaltım alan hastalarda oral kandida infeksiyonu prevalansı
Ayşe Perşembe, Kübra Eren Bozdağ, Ahmet Karaman
Pages 34 - 37
İmmunsupresif sağaltım alan hastaların fırsatçı infeksiyonlara yatkınlığı artmıştır. Bu kişilerde en sık görülen infeksiyon etkeni kandidalardır. İmmunsupresif sağaltım alan hastalarda kandidaların neden olduğu oral infeksiyon sıklığını araştırmak amacıyla immunsupresif sağaltım alan 100 hasta ve sağlıklı 53 kişiden oral kazıntı alınarak mikroskobik ve kültür yöntemleri ile incelendi. Direkt mikroskobik incelemede %57 hastada mantar elemanı saptandı. 100 hastanın 82' sinde (%82) oral mukoza kazıntısından yapılan kültürde kandida üredi. Kontrol grubunu oluşturan 53 olgunun ise 8' inin (%15.1) oral mukozasında kandida kolonizasyonu saptandı. Hasta ve kontrol grubuna ait veriler istatistiksel olarak ki-kare testi ile değerlendirildi. İmmunsupresif sağaltım gören hastalarda saptanan oral kandida infeksiyonu sıklığının, sağlıklı kişilerle karşılaştırıldığında anlamlı derecede yüksek olduğu saptandı (p(0,0005).

4.
Glutatyon s-transferaz ve ultraviole ışıması
Melih Akyol, V. Kenan Çelik, Sedat Özçelik, Ahmet Aker
Pages 38 - 40
Ultraviole B duyarlılığı ile eritrosit içi bazal glutatyon s-transferaz aktivitesi arasında bir ilişkinin var olup olmadığının araştırılması amaçlandı. Çalışmaya alınan 49 olgu ultraviole B duyarlılığı düşük (1. Grup), orta (2. Grup) ve yüksek (3. grup) derecede olmak üzere üç gruba ayrıldı. Hemoglobin başına tespit edilen glutatyon s-transferaz aktivite değerlerinin (nmol/gr Hb) ortalaması 1. grupta 7.51±1.01, 2. grupta 7.06±0.82 ve 3. grupta ise 8.26±1.28 bulundu. Buna göre tüm gruplarda, eritrosit içi glutatyon s-transferaz aktivite değerleri açısından tespit edilen farklılık istatistiksel olarak anlamsız bulundu (p>0,05). Ultraviole duyarlılığı yüksek olan grupta tespit edilen glutatyon s-transferaz enziminin kişilerin ultravioleye olan hassasiyetlerinde bir rol oynayabileceği konusunda daha geniş bir çalışma grubunda ve kalıtsal glutatyon s-transferaz eksikliklerinin de tayini ile daha anlamlı sonuçlar alınabileceği fikrini vermektedir.

5.
Alopesi areatada siklosporinin yeri: Ne zaman ve nasıl?
Oya Oğuz, Server Serdaroğlu, Zekayi Kutlubay, Seher Küçükoğlu
Pages 41 - 44
Alopesi areata tedavisinde sistemik yoldan tek başına veya başka tedavilerle birlikte uygulanan siklosporin (cyc-A) ile elde edilen başarı oranları oldukça değişiktir. Bu çalışmada 27 alopesi areata olgusunda en az 12 ay süreyle kullanılan sistemik cyc-A' in, sistemik kortikoterapiye kıyasla avantajları ve hangi endikasyonlarda tedavi başarısını etkilemekte olduğu araştırılmıştır. Cyc-A oral yoldan 5 mg/kg/gün dozunda 10 hastada tek başına, 17 hastada sistemik kortikoterapiyle birlikte kullanılmıştır. Cyc-A endikasyonları; "ophiasis", sık nevüs veya sistemik kortikoterapiye direnç görülmesi olarak belirlenmiştir. Cyc-A tedavisi ile hastaların %77' sinde (21 olgu) kozmetik iyilik gözlenmiştir ve olguların %48.1' inde (13 olgu) tedavi süresince yeni atak gelişmemiştir. Cyc-A ile ilk iyileşme bulguları hastaların %85.1' inde 4-21 hafta arasında gözlenmiştir. Cyc-A' in konvansiyonel tedaviye dirençli ve kötü prognostik kriter taşıyan hastalarda uygun vir tedavi seçeneği olduğuna karar verilmiştir.

6.
Van'da kseroderma pigmentozum
Ahmet Metin, Mehmet Bekerecioğlu, Serdar Uğraş, İbrahim Delice
Pages 45 - 48
Kseroderma pigmentozum yaklaşık 1/250.000 sıklığında görülen ultraviole ve diğer karsinojenlere karşı kalıtsal hassasiyetle karakterize bir DNA tamir bozukluğu hastalığıdır. Kliniğimize başvuran hastalar arasında sık görülmesi nedeniyle planlanan bu çalışma ile hastalığın özellikleri ve sık görülme sebeplerinin saptanması amaçlandı. Çalışmada hastalıktan değişik derecede etkilenmiş yaşları 3 ile 27 arasında değişen 9' u erkek 7' si bayan 16 olgu ele alındı. Hastaların tümünün akraba evliliğinden doğma olgulardı ve 13' ünün (%81.25) 4 farklı aileye ait kardeş olgulardan oluşuyordu. Deri belirtileri başlama yaşı 3.07±1,71 olarak saptanan hastaların %75' inde göz bulgularına; %81,25' inde SCC,BCC, malin melanom, atipik fibroksantom ve anjiyomdan oluşan değişik deri neoplazi Plasitk ve Rekonstruktif Cerrahi Anabilim Dalınca tedavi edildi. Tedavisi yapılan ve malinite saptanamayan olgulara koruyucu öneriler ve medikal tedavi verilerek takip altına alındı. Van ilinde Kseroderma Pigmentozum sıklığının literatürde bildirilen orandan daha yüksek olması bölgede, akrabalar arası evliliğin sıklığına, çok çocuk yapmaya ve bölgenin coğrafi koşullarına bağlandı.

OLGU BİLDİRİSİ
7.
Altın tedavisi sırasında görülen pitriyasis rosea benzeri döküntü
Ayşe Kavak, Murat Alper, Selim Atila
Pages 49 - 51
Çeşitli romatolojik ve deri hastalıklarında sistemik altın tedavisinin yararlı etkileri yanında, mukokütanöz yan etkileri de bilinmektedir. Altın tedavisi sırasında pitriyasis rosea benzeri erüpsiyonu olan bir romatoid artrit hastası sunuldu. Döküntü, tedavinin kesilmesi ile geriledi.

8.
Akne fulminans
Zülal Erbağcı
Pages 52 - 57
Akne fulminans genellikle adölesan çağdaki erkeklerde görülen, ani başlayan ağır ülseratif akne lezyonları ve eritrosit sedimentasyon hızında artma , lökositoz, anemi gibi bazı laboratuvar bulgularıyla karakterize nadir bir akne varyantıdır. Yüksek ateş, halsizlik, kas-eklem ağrıları, kilo kaybı gibi sistemik semptomlarla birlikte dramatik bir klinik seyir izleyen hastalığa bazen litik kemik lezyonları, sinovit, eritema nodozum, mikrohematüriyle birliktelik gösteren akne fulminans olgusu sunuldu. Hasta izotretinoin, oral prednizolon ve eritromisin kombinasyonuyla başarılı bir şekilde tedavi edildi, ancak sistemik kortikosteroid kesildiğinde sırtta ülseratif lezyonlar tekrarlandı ve kemik sintigrafisiyle korpus sternumda artmış aktivite tutulumu saptandı.

9.
Aktinik granuloma
Rana Anadolu, Tuğba Oskay, Ayşe Boyvat, Erbak Gürgey
Pages 58 - 60
Aktinik Granuloma (AG), güneş gören bölgelerde multipl anüler lezyonlarla karakterize bir deri reaksiyonu olarak 1975 yılında O' Brien tarafından tanımlanmıştır. Burada ender görülmesi nedeniyle 68 yaşında AG tanısı konulan bir bayan hasta sunuyoruz.

SÜREKLİ EĞİTİM
10.
Nörofibromatozis
Server Serdaroğlu, Zekayi Kutlubay
Pages 60 - 62
Neurofibromatosis is a genetically transmitted disorder presenting with neurol and cutaneous manifestations. There are two main forms of this autosomal inherited disorder. First type (NF1) present is self with multiple "cafe au lait" patches and neurofibromas. Seconder form (NF2) is characterized by vestribular schwannoma, meningioma and some other certain types or neural system tumors.