E-ISSN 2651-5164 / Print-ISSN 2717-6398
Sayı : 38 Ek : 3 Yıl : 2025












































Dergimiz 2012 aralık sayısıyla karekod sistemi uygulamasına başlamıştır.

Makalelerin üzerinde bulunan Karekodu dilediğiniz akıllı cihazınız ile okutarak makaleyi indirebilir veya meslektaşlarınızlada paylaşa bilirsiniz.

Cihazınıza QR codeReader app indirerek uygulamayı kullanmaya başlayabilirsiniz.

Apple app için tıklayınız
Android app için tıklayınız

TÜRKDERM - Deri Hastalıkları ve Frengi Arşivi - Turkderm-Turk Arch Dermatol Venereol: 38 (3)
Cilt: 38  Sayı: 3 - 2004
BAŞYAZI
1. 
Dermatoloji ve Sivil Toplum Kuruluşları
Dermatoloji and charities
Özgür Yürüker, Tuğba Rezan Ekmekçi, Adem Köşlü
Sayfalar 166 - 173
Sivil toplum örgütleri, kar amacı gütmeyen gönüllü ve hükümet dışı çalışan kuruluşlardır. Biz, çalışmamızda, dermatolojinin sahasına giren hastalıklarla ilgili var olan dernekleri tespit etmeyi ve bu dernekleri incelemeyi amaçladık.
Internette arama motorlarına “dermatoloji” ile beraber “foundation”, “society”, “association”, “group”, “organization” anahtar kelimeleri yazıldı. Bu şekilde ulaşılan web sayfaları incelendi. Ayrıca her derneğe e-mail atılarak ek bilgi sağlandı.
İnternette web sayfası bulunan toplam 26 dernek tespit edildi. Bu derneklerin tarihi, idari ve mali yapıları, gelir kaynakları, üyelik şartları, nasıl üye olunduğu, üyelikle elde edilen imkanlar, amaçları, eğitim faaliyetleri, süreli yayınları, sosyal aktiviteleri, araştırma destekleri ve iletişim fonksiyonları hakkında bilgi elde edildi.
Bizlere yabancı gelen bu konuda, gelişmiş ülkelerin epey yol katettiği görüldü. Aradaki farkın kapatılması, sivil toplum gerçeğinin tüm toplum tarafından algılanması ve biz hekimlerin bu konulara ilgi duymasıyla mümkündür.

DERLEME
2. 
Psoriazis Tedavisinde Yeni Biyolojik Ajanlar
New biological agents in treatment of psoriasis.
Ayten Ferahbaş
Sayfalar 174 - 184
Psoriazis patogenezindeki spesifik basamakları hedefleyen birçok yeni biyolojik tedaviler geliştirilmiştir. Bunlar; T hücreleri, T hücre aktivasyonu, T hücre migrasyonu ve sitokinlerin hücresel üretim ve sekresyonunu direkt etkiler. Bizler psoriazisli hastalarımızın tedavisinde biyolojik ajanların kullanımına karar verirken bunların potansiyel yarar ve risklerini iyi bilmeliyiz. Burada psoriazis tedavisinde kullanılmaya başlanan biyolojik tedavi ajanları literatür bilgileri eşliğinde gözden geçirilmiştir.

ARAŞTIRMALAR
3. 
Kutanöz Vaskülitte Antikardiolipin Antikorlar ve Tromboz Eğiliminin Araştırılması
Evaluation of anticardiolipin anticores and tendency of thrombosis in cutaneous vasculitis
Pınar Yüksel Başak, Ali Adiloğlu, Çağnur Özcanlı, Rabia Can, Vahide Baysal Akkaya
Sayfalar 185 - 190
AMAÇ: Vaskülitlerde damar duvarındaki endotel hücre aktivasyonu ve inflamasyon ile birlikte antikardiolipin antikorların (ACA) trombus gelişimini kolaylaştırabileceği bildirilmiştir. Bu durum, vaskülit patogenezi, seyri ve doğru tedavi seçeneklerinin belirlenmesinde önem taşımaktadır. Çalışmamızda kutanöz vaskülitli hastalarda klinik ve laboratuvar açıdan tromboza eğilimin belirlenmesi amaçlanmıştır.
GEREÇ-YÖNTEM: Çalışmaya klinik ve histopatolojik bulgularla kutanöz lökositoklastik vaskülit tanısı alan 18 hasta ile 18 sağlıklı kontrol alındı. Hasta grubu vaskülit etyolojisi açısından araştırıldığı gibi serumda protein C, protein S, antitrombin III düzeyleri, protrombin zamanı, parsiyel tromboplastin zamanı, kanama ve pıhtılaşma zamanları değerlendirildi. Hasta ve kontrol grubu serum ACA IgM ve IgG pozitifliği açısından karşılaştırıldı.
BULGULAR: Hasta grubunda klinik ve laboratuvar bulguları açısından sistemik tutulum varlığına rastlanmazken trombotik risk faktörleri de normal olarak değerlendirildi. ACA IgG, iki olguda orta derecede yüksek olup kontrol grubunda negatif bulunurken ACA IgM olguların tümünde negatif idi. Hasta ve kontrol grubu arasında serum ACA IgG pozitifliği açısından fark saptanmadı (p=0.486, Fischer’in exact testi).
SONUÇ: Sistemik tutuluma ait bulgu yoksa kutanöz vaskülitin tromboza eğilim ve ACA pozitifliği açısından risk taşımadığı sonucuna varıldı.

4. 
İzotretinoin ve Asitretin Kullanan Hastalarda Kemik Mineral Yoğunlukları
Bone mineral density in patients receiving isotretinoin and acitretin
Ferhan Cantürk, Nalan Saraç, Fatma Aydın, Fevziye Canbaz Tosun, Gamze Alaylı, Yeşim Akyol, Tayyar Cantürk
Sayfalar 191 - 194
İzotretinoin ve asitretin vitamin A türevi sentetik retinoidler olup, iskelet sistemi üzerine yan etkilerinin olduğu bilinmektedir. Çalışmamızda oral sentetik retinoid kullanan hastaların kemik mineral yoğunluğu ölçümlerini yaparak osteoporoz riski taşıyıp taşımadıklarını tespit etmeyi amaçladık. Çalışmaya 0.5 mg/kg/gün dozunda 16’sı asitretin ve 3’ü izotretinoin alan toplam 19 hasta alındı. Tedavi öncesinde ve 6. ayın sonunda lomber vertebraların (L2-L4) ve sol kalçanın (femur boynu ve trokanterik bölge) kemik mineral yoğunluğu ölçümleri (g/cm2) Dual Energy X-Ray Absorbsiometri ile yapıldı. Tedavi öncesi ve sonrası kemik mineral yoğunluğu ölçümlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı (p>0.05). Sonuç olarak, düşük doz (0,5 mg/kg/gün) ve kısa dönem (6 ay) izotretinoin ve asitretinin kullanımının, lomber vertebra ve kalçada osteoporoz yapıcı etkisinin olmadığı bulundu.

5. 
Pitriyazis Likenoides: 75 Olguluk Retrospektif Çalışma
Pityriasis lichenoides: a retrospective study involving 75 patients
Sevil Özdöl, Gonca Boztepe, Ayşen Karaduman, Cansel Köse Gürer, Banu Çakır, Gül Erkin, Sedef Şahin
Sayfalar 195 - 198
Pitriyazis likenoides, akut ve kronik seyir gösterebilen, etyolojisi bilinmeyen bir deri hastalığıdır. Hastalığın seyrini ve prognozunu etkileyen faktörler kesinlik kazanmamıştır. Bu çalışmada, 1990-2002 yılları arasında klinik olarak pitriyazis likenoides et varioliformis akuta (PLEVA) ( n=17 ) ve pitriyazis likenoides kronika (PLC) ( n=58 ) tanısı alan 75 hastanın demografik ve klinik özellikleri, önerilen tedavilere yanıt ve nüks oranları retrospektif olarak incelendi.
Bu iki hasta grubu arasında yaş, cinsiyet, tanı alana kadar geçen süre ve lezyonların dağılımı açısından fark yoktu. Onyedi PLEVA hastasının 4’üne fotobiyolojik yöntemler, 8’ine diğer tedaviler ( sistemik ve topikal ) önerilirken, 58 PLC hastasının 32’sine fotobiyolojik yöntemler, 20’sine diğer tedaviler önerildi.
Tedavi sonrası izlemi olan 6 PLEVA hastasının 3’ünde, 43 PLC hastasının 34’ünde tedaviye yanıt saptandı. Yanıt sonrası izlemi olan 2 PLEVA hastasının 1’inde, 26 PLC hastasının 13’ünde nüks izlendi. PLC hastalarının uygulanan tedavi ile tedaviye yanıtları arasında istatiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmadı. Benzer şekilde yanıt ve nüks ile lezyonların dağılımı arasında da, istatiksel olarak anlamlı bir ilişki yoktu.
Bu çalışma, PLEVA ve PLC arasında demografik özelliklerin ayırt edici olmadığını göstermektedir. Ayrıca, PLC tedavisinde fotobiyolojik yöntemler ve diğer tedavilerin klinik düzelmede belirgin bir fark yaratmadığını ve lezyonların dağılımının tedaviye yanıtı ve nüksü etkilemediğini düşündürmektedir.

6. 
Akne Vulgariste Topikal Eritromisin, Tetrasiklin ve Klindamisinin Etkinliği
Efficacy of topical erythromycin, tetracycline and clindamycin in the treatment of acne vulgaris
Mustafa Peker, H. Bülent Taştan, Ercan Arca, A. Hakan Erbil, Ali Rıza Gür
Sayfalar 199 - 207
Topikal antibiyotiklerden eritromisin, tetrasiklin ve klindamisin akne tedavisinde yaygın olarak kullanılmakta olup özellikle hafif ve orta derecede inflamatuar aknede etkilidirler. Çalışmada bu ilaçlar arasında tedavi etkinliği açısından bir fark olup olmadığının araştırılması amaçlandı. Bu karşılaştırmalı çalışmada hafif ve orta derecede akne vulgarisli altmış olguda on iki haftalık topikal tetrasiklin, eritromisin ve klindamisin tedavilerinin etkinlikleri karşılaştırıldı. Çalışmada yirmi olguya tetrasiklin, yirmi olguya eritromisin ve yirmi olguya da klindamisin verildi. İlaçlar on iki hafta süreyle sabah-akşam olmak üzere günde iki kez uygulandı. Gruplar arasında yaş, akne başlama yaşı, akne derecesi, cinsiyet ve meslek yönünden istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0,05). Çalışma sonunda her üç ilaçla da istatistiksel olarak anlamlı düzelme saptandı (p<0,05). Toplam lezyon miktarındaki azalma tetrasiklin ile %57,95, eritromisin ile %57,97 ve klindamisin ile %39,5 olarak saptandı. Tetrasiklin ile eritromisin arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değilken (p>0,017), tetrasiklin-klindamisin ve eritromisin-klindamisin arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,017).
Topikal tetrasiklin, eritromisin ve klindamisinin hafif ve orta derecede akne vulgariste etkin ve güvenilir olduğu, ancak topikal klindamisinin, eritromisin ve tetrasiklinden daha az etkin olduğu ve yan etki insidansının daha yüksek olduğu kanısına varıldı.

TURKDERM-9860
7. 
Pigmente Purpurik Erüpsiyon Benzeri Mikozis Fungoides: Olgu Sunumu
Mycosis fungoides resembling pigmented purpuric eruption: case report
Emine Tamer, Muharrem Üstün Polat, Güneş Gür Toy, Nurdan Lenk, Nuran Allı, Özge Han
Sayfalar 211 - 214
Mikozis fungoides alışılmadık kutanöz lezyonlarla karşımıza çıkabilir. Bu farklı lezyon spektrumunda pigmente purpurik erüpsiyona benzer klinikle kendini gösteren mikozis fungoides de yer alır. Burada histopatolojik olarak MF tanısı alan, klinik olarak pigmente purpurik dermatozu taklit eden bir hastayı sunuyoruz.

8. 
Bulaşyolu Tespit Edilemeyen Bir Lenfogranuloma Venereum (LGV) Olgusu
A case of lymphogranuloma venereum with unknown transmission site
Özgül Çoban Balık, Cihangir Aliağaoğlu, Zeki Çabuk
Sayfalar 216 - 217
Lenfogranuloma venereum Chlamydia trachomatis’in neden olduğu cinsel yolla bulaşan ve nadir olarak görülen bir hastalıktır. Bu yazıda bilateral çok sayıda inguinal lenfadenopati ve ülserasyon gösteren, bulaşyolu tesbit edilemeyen bir lenfogranuloma venereum olgusu sunulmuştur.

9. 
Porokeratozis Mibelli Histolojisi Gösteren Dissemine Süperfisyel Aktinik Porokeratoz Olgusu
Porokeratozis Disseminated superficial actinic porokeratosis with the histology of porokeratosis Mibelli
Neslihan Dolar, Server Serdaroğlu, Cuyan Demirkesen
Sayfalar 220 - 223
Porokeratoz, ender görülen bir keratinizasyon bozukluğu olup ortası atrofik, çevresi keratozik, deriden kalkık bir kenarla çevrili halka şekilli lezyonlarla karakterize bir tablodur. Patogenezi tam olarak anlaşılamamış olan bu hastalık grubunun 5 tipi tanımlanmıştır. Burada polikliniğimize başvuran ve tanısı klinik olarak dissemine süperfisyel aktinik porokeratoz ile uyumlu olup histopatolojik olarak porokeratozis Mibelli özellikleri gösteren 47 yaşındaki bayan hasta sunuldu.

EDITÖRE MEKTUP
10. 
Meyerson Nevusu
Tuğba Rezan Ekmekçi, Adem Köşlü, Damlanur Sakız
Sayfalar 224 - 225
Makale Özeti |Tam Metin PDF

TURKDERM-6637
11. 
Yeni Mekanlar, Yeni Toplantılar

Sayfa 226
Makale Özeti |Tam Metin PDF

12. 
Haber Sayfası

Sayfa 227
Makale Özeti |Tam Metin PDF

EDITÖR'DEN
13. 
Dermatoloji Yeterlilik Kurulu Çalışmalarına Başladı
Oya Gürbüz
Sayfalar 246 - 247
Makale Özeti

LookUs & Online Makale