Dergimiz 2012 aralık sayısıyla karekod sistemi uygulamasına başlamıştır.
Makalelerin üzerinde bulunan Karekodu dilediğiniz akıllı cihazınız ile okutarak makaleyi indirebilir veya meslektaşlarınızlada paylaşa bilirsiniz.
Cihazınıza QR codeReader app indirerek uygulamayı kullanmaya başlayabilirsiniz.
Apple app için tıklayınız
Android app için tıklayınız
Amaç: Bu çalışmanın amacı benign jinekolojik operasyonlar veya sezaryen nedeniyle uygulanan aynı tipteki insizyonlarda gelişen skar tiplerinin birbirinden farklı olup olmadığının araştırılması ve puerperal dönemde oluşan rejeneratif sürecin skar gelişimi üzerine etkisi olup olmadığının incelenmesidir.
Gereç ve Yöntem: Bu olgu kontrol çalışmasında üniversitemiz Dermatoloji ve Kadın Hastalıkları ve Doğum polikliniklerine başvuran, 20-40 yaş aralığında toplam 586 kadın çalışmaya dahil edildi. Hastalar benign jinekolojik nedenlerle operasyon geçirenler (grup 1) ve sezaryen geçirenler (grup 2) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Veriler skar tiplerine göre karşılaştırıldı. İstatistiksel anlamlılık için 0,05’ten küçük p değerleri anlamlı kabul edildi.
Bulgular: Benign jinekolojik nedenlerle operasyon geçiren 293 hastanın 237’sinde (%80,9) atrofik, 56’sında (%19,1) hipertrofik tipte skar gelişirken sezaryen operasyonu geçiren 293 hastanın 245’inde (%83,6) atrofik, 48 (%16,4) hastada hipertrofik tipte skar geliştiği saptandı. Skar tiplerinin dağılımı açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Hipertrofik tipte skar gelişen hastaların %53,8’inin grup 1’de %46,2’sinin grup 2’de olduğu saptandı. Hipertrofik tipte skar gelişim riski açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0,05).
Sonuç: Çalışmamızda gebelikte uygulanan sezaryen operasyonu ile doğurganlık çağının herhangi bir döneminde uygulanan benign jinekolojik operasyonlar arasında abdominal insizyon yerinde skar oluşumu açısından anlamlı fark olmadığı sonucuna varılmıştır. Sezaryen operasyonu ve benign jinekolojik operasyonlar sonrasında insizyon yerinde hipertrofik skar gelişimi açısından daha önceden stria varlığı, yara yerinde enfeksiyon veya hematom gelişmesi, yara iyileşmesi süresinin on günden uzun olması gibi faktörlerin benzer oranda risk oluşturduğu tespit edildi.
Background and Design: The aim of this study is to investigate whether there can be a difference in types of scars developed on the same type of incisions due to cesarean section or benign gynecologic operations, and to examine the effect of regenerative process occurring in the puerperal period on scar formation.
Materials and Methods: A total of 586 female patients aged 20-40 years, who applied to our dermatology and gynecology and obstetrics outpatient clinics, were included in this case control study. Patients who were operated due to benign gynecologic conditions were assigned to group 1 (n=293), and those who underwent cesarean section to group 2 (n=293), and the types of scars were compared. A p value of less than 0.05 was considered statistically significant.
Results: Atrophic and hypertrophic scars were developed in 237 (80.9%) and 56 (19.1%) of group 1 patients, respectively. However, 245 (83.6%) of patients in group 2 had atrophic scars and 48 (16.4%) had hypertrophic scars. In terms of the type of scar distribution, no significant difference was found between the two groups (p>0.05). Patients with hypertrophic scar formation constituted 53.8% of group 1 patients and 46.2% of group 2 patients. There was no significant difference between the groups for the risk of hypertrophic scar formation (p>0.05).
Conclusion: Our study concluded that there is no significant difference in scar formation on abdominal incision site between benign gynecologic surgeries performed at any period of childbearing age and cesarean section. In addition, the presence of striae, wound infection or hematoma, and duration of wound healing were found to be associated with the risk for hypertrophic scar formation in incision sites in both cesarean section and benign gynecological operations.