Dergimiz 2012 aralık sayısıyla karekod sistemi uygulamasına başlamıştır.
Makalelerin üzerinde bulunan Karekodu dilediğiniz akıllı cihazınız ile okutarak makaleyi indirebilir veya meslektaşlarınızlada paylaşa bilirsiniz.
Cihazınıza QR codeReader app indirerek uygulamayı kullanmaya başlayabilirsiniz.
Apple app için tıklayınız
Android app için tıklayınız
EDITÖR'DEN | |
1. | HSV ve HPV Enfeksiyonlarının Güncel Tedavisi Update on the Treatment of HSV and HPV Infections Ertuğrul H. AydemirSayfalar 75 - 76 Makale Özeti | |
DERLEME | |
2. | Rozase etyopatogenezi ve yeni sınıflaması The Etiopathogenesis and the new classification system of rosacea Özgür Bakar, Zeynep DemirçaySayfalar 77 - 80 Rozase; süregen, yineleyici, inflamatuvar bir deri hastalığıdır. Sıklıkla yüzün orta kısmında gözlenen geçici veya kalıcı eritem, telanjiektaziler, papül ve püstüllerle karakterizedir. Günümüzde, rozase etyopatogenezi ile ilgili değişik varsayımlar ileri sürülmesine rağmen, hastalığın kesin nedeni hala bilinmemektedir. Psikojenik, ırksal, infeksiyöz, immünolojik ve vasküler pek çok neden üzerinde durulmuştur. Yakın zamanda, Amerikan Ulusal Rozase Topluluğu tarafından oluşturulan bir uzman komite, rozasede yeni bir sınıflandırma sistemi oluşturmuştur. Komiteye göre; eritematotelenjiektatik, papülopüstüler, fimatöz ve oküler olmak üzere, 4 farklı rozase alt grubu tanımlanmıştır. Bu yayında, rozase etyopatogenezi ile ilgili güncel varsayımlar ve bu yeni sınıflandırma sistemi sunulmuştur. |
ARAŞTIRMALAR | |
3. | Üniversite öğrencilerinin güneşten korunma ile ilgili bilgi tutum ve davranışları Knowledge, attitudes and behaviours of university students related to sun protection Yeşim Kaymak, Ömer Faruk Tekbaş, Işıl ŞimşekSayfalar 81 - 85 AMAÇ: Epidemiyolojik çalışmalar, güneş ışınlarının kutanöz melanoma, diğer deri kanserleri ve birçok deri hastalığının gelişiminden sorumlu en önemli çevresel faktör olduğunu göstermektedir. Çalışmamızın amacı, üniversite öğrencilerinin güneşten korunma ve güneş koruyucular hakkında bilgi, tutum ve davranışlarının belirlenmesidir. GEREÇ-YÖNTEM: Çalışmamıza 62’si erkek, 117’si kadın olmak üzere toplam 179 üniversite öğrencisi alınmıştır. Katılımcıların literatür ve uzman görüşlerinden yararlanılarak hazırlanan, çoktan seçmeli ve boşluk doldurmalı sorulardan oluşan anket formlarını yanıtlamaları istenmiştir. BULGULAR: Ultraviyolenin (UV) etkileri ile ilgili en çok bilgi edinilen kaynaklar sırasıyla TV/internet (%69.8), yazılı basın (%52.0), okul (%34.1), aile (%24.6) ve arkadaş (%22.9) olarak belirtilmiştir. UV’nin yararlı etkilerinden en çok D vitamini sentezi (%82.7), en az görmeye katkısı (%15.6) bilinmiş olup, zararlı etkilerinden en çok güneş lekelerine yol açması (%84.9), en az bazı allerjik olaylara yol açması (%11.7) doğru işaretlenmiştir. Bilgi içeren soruların yanıtlanmasında cinsiyet ve yaş gruplarının etkisinin olmadığı saptanmıştır. Güneşten korunmaya özen gösteren 119 (%66.5) kişi olup, güneşten koruyucu krem kullanan 50 (%27.9), tehlikeli saatlerde (10.00-16.00) güneşe çıkmayan 81 (%45.3) kişi olarak belirlenmiştir. SONUÇ: Bu sonuçlar üniversite öğrencilerinin güneşten korunmaya yönelik tutum ve davranışlarının yetersiz olduğunu düşündürmüştür. |
4. | Pemfigus hastalarında ve sağlıklı yakınlarında HLA antijenlerinin değerlendirilmesi HLA haplotypes in turkish patients with pemphigus and their healthy relatives Mukaddes Kavala, Burçe Can, Sarper Diler, Fatma Oğuz, Emel Önal, Emek KocatürkSayfalar 86 - 89 AMAÇ: Pemfigus vulgarisli hastalarda bazı HLA doku gruplarının pozitif bulunması patogenezde genetik bir yatkınlığın olabileceğini göstermektedir. Biz de çalışmamızda pemfiguslu hastalarda ve sağlıklı yakınlarında HLA-A, B, HLA-DR ve DQ antijenlerini ve ailesel yatkınlığın varlığını araştırdık. GEREÇ-YÖNTEM: Bu amaçla pemfigus vulgarisli 38 hastanın, 35 hasta yakınının ve 72 kişilik kontrol grubunun HLA klas I antijenleri mikrositotoksisite metodu, pemfigus vulgarisli 41 hasta, 43 hasta yakını ve tüm kontrol grubunun klas II antijenleri ise PCR-SSP yöntemi ile araştırıldı. BULGULAR: Pemfiguslu hastalarda HLA klas I antijenlerinden A26(10), A28, B44, HLA klas II antijenlerinden DR14 kontrol grubunda ise HLA-A30, A32, B35,HLA-DR16 yüksek bulundu. Sağlıklı hasta yakınlarında HLA klas I antijenlerinden A26, A28, B57, B62, HLA klas II antijenlerinden DR14,DR4,DQ1 anlamlı derecede yüksek HLA-A29, A30, HLA-DR3, DR11, DQ5,DQ6 anlamlı derecede düşük bulundu.Diğer HLA-A,B,DR,DQ antijenleri ile pemfigus hastalığı arasında anlamlı bir ilişki saptanamadı. SONUÇ: HLA-A28 ile B44 pozitifliğinin Türk toplumuna özgü olup hastalığa yatkınlıkta rolü olduğu, HLA-A30, A32, DR16 negatifliğinin ise hastalığa karşı koruyucu özellikte olduğu düşünüldü. |
5. | İzotretinoin tedavisinin serum biyotinidaz enzim aktivitesi üzerine etkisi The effect of isotretinoin on biotinidase activity Mustafa Kulaç, Ahmet Kahraman, Şemsettin Karaca, Mustafa SerteserSayfalar 90 - 92 AMAÇ: İzotretinoin keilit, kseroz, kseroftalmi, alopesi, hiperlipidemi, hepatotoksisite ve teratojenite gibi yan etki potansiyellerine sahip olan bir ilaçtır. Biyotinidaz esas olarak karaciğerde üretilir ve kısmi eksikliğinde seboreik dermatit, saç dökülmesi gibi dermatolojik yan etkilere yol açabilir. Literatürde bazı çalışmalar, izotretinoinin biotinidaz enzim aktivitesini azalttığı ve bazı dermatolojik yan etkilerin bundan kaynaklanabileceğini öne sürmektedir. Ayrıca bazı yazılarda da hipervitaminoz A’nın yol açtığı teratojenik tablo ile biyotinidaz eksikliğine bağlı teratojenik tabloların benzerlikleri not edilmiştir. Bu çalışmada, izotretinoin kullanımın Türk akne vulgaris hastalarında, serum biyotinidaz enzim aktivitesi üzerine etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. GEREÇ-YÖNTEM: Çalışmaya 30 akne vulgarisli hasta alındı. Hastaların karaciğer enzimleri, lipid profilleri ve serum biyotinidaz aktiviteleri izotretinoin tedavisinin başlangıcında ve izotretinoin tedavisinin 60. gününde değerlendirildi. Aynı laboratuar testleri 30 kontrolde de bir kez olmak üzere değerlendirildi. BULGULAR: Serum biyotinidaz aktivitesi izotretinoin tedavisinin 60. gününde başlangıç değerlerine göre anlamlı derecede düşük bulundu (başlangıç: ortalama: 15.11±9.71 U/l; 60.gün: 7.56±5.48 U/l; p<0.0001). Karaciğer enzimleri ve lipit değerlerinde (HDL dışında) başlangıca göre anlamlı bir yükselme saptandı. HDL’de ise istatiksel olarak anlamlı bir düşüş saptandı. SONUÇ: İzotretinoin, ya da onun metabolitleri karaciğerde biyotinidaz enzim aktivitesini azaltmaktadır. İzotretinoin kullanımında görülen, deri incelmesi, saç dökülmesi gibi bazı dermatolojik yan etkiler, ilacın kullanımı ile ortaya çıkan parsiyel biyotinidaz eksikliği ile ilişkili olabilir. |
6. | Antalya'da Görülen Kütanöz Layşmanyazis Olgularının Epidemiyolojik Özellikleri Epidemiologic findings of patients with cutaneous leishmaniasis seen in Antalya Ayşe Akman, Çiçek Durusoy, Deniz Seçkin, Erkan AlpsoySayfalar 93 - 96 AMAÇ: Kutanöz layşmanyazis, dünyanın pekçok yerinde ve ülkemizde halen önemli bir sağlık sorunudur. Hastalık ülkemizde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ve Akdeniz Bölgesi’nin Çukurova yöresinde endemik olarak görülmektedir. Burada, Antalya’da görülen kutanöz layşmanyazis olgularına ait epidemiyolojik verilerin değerlendirilmesi amaçlandı. GEREÇ-YÖNTEM: Ocak 2004-Ocak 2006 tarihleri arasında Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi, Dermatoloji Anabilim Dalı ve Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, Dermatoloji Anabilim Dalı, Alanya Hastanesi’ne başvuran ve kutanöz layşmanyazis tanısı alan hastaların demografik ve epidemiyolojik verileri gözden geçirilmiştir. BULGULAR: Yirmi olgunun 10’u kadın, 10’u erkekti. Hastaların yaşları 2-40 arasında (ortalama; 15.05±10.68 yıl) değişmekteydi. Hastalığın yılın ilk yarısında her ay, ikinci yarısında ise Ağustos ve Ekim aylarında ortaya çıktığı saptandı. İlçelere göre dağılım incelendiğinde ise; Alanya'dan 8 (%40), Gazipaşa'dan 8 (%40) ve Antalya Merkez, Serik, Finike ile Kumluca ilçelerinden birer (%5) olgunun görüldüğü saptandı. SONUÇ: Bu çalışma, Antalya Merkez ilçesinde bile kutanöz layşmanyazisin görüldüğünü göstermiştir. Gerek endemik bölgeye komşuluğu, gerekse vektörün yaşaması için uygun nem ve hava sıcaklığına sahip olması, Antalya'nın endemik bir alan olmaya aday olduğunu düşündürmektedir. |
OLGU SUNUMLARI | |
7. | Pemfigus herpetiformisli bir çocuk olgu A childhood case with pemphigus herpetiformis Murat Durdu, Soner Uzun, Mehmet Karakaş, Ali Murat Ceyhan, İlhan TuncerSayfalar 97 - 100 Pemfigus herpetiformis klinik olarak herpetiform dağılım gösteren eritemli veya ürtikeryal plaklar ve veziküller ile karakterize nadir görülen bir pemfigus varyantıdır. Burada, gövde ve ekstremitelerinde hafif kaşıntılı, annüler eritem ve herpetiform dizilim gösteren vezikülleri olan, 13 yaşında bir erkek çocuk sunulmuştur. Mukozaları tutmayan ve Tzanck yaymada akantolitik hücreler gösteren lezyonların histopatolojik incelemesinde subkorneal akantoliz ve nötrofil infiltrasyonu gözlendi. Direkt immünofloresan incelemede intersellüler aralıkta IgG ve C3 depolanması, indirekt immünofloresan incelemede ise 1/20 dilüsyonda keratinosit hücre yüzeyine karşı dolanan IgG antikorları saptandı. Bu bulgularla pemfigus herpetiformis tanısı alan olgu, hem pemfigusun nadir bir formuna sahip olması hem de bu hastalığın görülme sıklığı açısından nadir bir yaş grubuna dahil olması nedeniyle sunulmaya değer görülmüştür. |
8. | Anüler elastolitik dev hücreli granülom: Olgu sunumu Annular elastolytic giant cell granuloma: Case report Aysun Aktürk, Nilgün Bilen, Metin Yavuz, Kürşat D. Yıldız, Rebiay KıranSayfalar 101 - 104 Anüler elastolitik dev hücreli granülom histopatolojik olarak dermisteki elastik liflerin fagositozuyla karakterize, nadir bir dermatozdur. Genellikle kadınlarda güneşe maruz kalan deri bölgelerinde anüler plaklarla kendini gösterir. Ellibeş yaşında kadın hasta, yüzünde ortaya çıkan anüler plaklarla bölümümüze başvurdu. Klinik görünüm, histopatolojik bulgular ve laboratuar bulguları ile olguda lupus vulgaris ve sarkoidoz dışlanarak anüler elastolitik dev hücreli granülom (AEDHG) tanısı konuldu. Dokuz ay süreyle klorokin fosfat tedavisi ile lezyonlarda orta düzeyde gerileme sağlandı. AEDHG’un anüler lezyonlarla kendini gösteren granülomatoz dermatozların ayırıcı tanısında akla gelmesi gerektiğini vurgulamak için olgumuzu sunuyoruz. |
9. | Tedavisiz iyileşen diffüz neonatal hemanjiomatozis A case of diffuse neonatal hemangiomatosis improving without treatment Şirin Pekcan Yaşar, Zehra Aşiran Serdar, Nurhan Kocayan, Ayşe Tülin Mansur, Ayşe Deniz AkkayaSayfalar 105 - 107 Diffüz neonatal hemanjiomatozis nadir görülen, deri, iç organlar ve santral sinir sisteminde doğumsal hemanjiomlarla seyreden, kötü prognozlu bir hastalıktır. Yüksek ölüm oranı (%60-95) nedeniyle çoğunlukla tedavisinde sistemik kortikosteroidler, interferon alfa-2a ve parsiyel karaciğer rezeksiyonu uygulanmaktadır, ancak hemanjiomlarda kendiliğinden gerileme de bildirilmektedir. İç organ tutulumu olsa bile, bu durum asemptomatik ya da sınırlı olabilir ve her zaman kötü prognoza işaret etmez. Burada doğumundan beri deride çok sayıda hemanjiomu, anemisi ve karaciğer tutulumu olan, 8 ayın sonunda lezyonları tedavisiz, kendiliğinden gerileyen bir bebek olgu sunulmaktadır. |
TANINIZ NEDIR? | |
10. | Göğüste eritemli plak An erythematous plaque on the chest Şehriyar NazariSayfa 108 Makale Özeti | |
YENI YAYINLAR | |
11. | Yeni Kitaplar Sayfa 109 Makale Özeti | |
HABERLER | |
12. | Kongre Takvimi Sayfa 110 Makale Özeti | |