E-ISSN 2651-5164 / Print-ISSN 2717-6398
Sayı : 54 Ek : 1 Yıl : 2025












































Dergimiz 2012 aralık sayısıyla karekod sistemi uygulamasına başlamıştır.

Makalelerin üzerinde bulunan Karekodu dilediğiniz akıllı cihazınız ile okutarak makaleyi indirebilir veya meslektaşlarınızlada paylaşa bilirsiniz.

Cihazınıza QR codeReader app indirerek uygulamayı kullanmaya başlayabilirsiniz.

Apple app için tıklayınız
Android app için tıklayınız

TÜRKDERM - Deri Hastalıkları ve Frengi Arşivi - Turkderm-Turk Arch Dermatol Venereol: 54 (1)
Cilt: 54  Sayı: 1 - 2020
1. 
Kapak
Cover

Sayfalar I - VI

ARAŞTIRMALAR
2. 
Akne vulgarisli hastaların isotretinoin tedavisi sırasında dikkat ölçümlerinin değerlendirilmesi
Assesment of acne vulgaris patients’ attention tests during the isotretinoin treatment
Ebru Karagün
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2019.92332  Sayfalar 1 - 4
Amaç: Çalışmada isotretinoin tedavisi başlanan ve kümülatif doza ulaşan hastalarda tedavi süresince ilaç kullanımı ile dikkat eksikliği arasındaki bir ilişkinin olup olmadığının tanımlanarak literatüre katkıda bulunması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Akne vulgaris tanısıyla isotretinoin tedavisi başlanan ve kümülatif doza ulaşan 16-40 yaş arası 100 hasta çalışmaya alınmıştır. Hastaların tedavinin başlangıçında, tedavinin 3. ayında ve 6. ayında Stroop testi ile dikkat ölçümleri (SCWT) değerlendirilmiştir. Bulgular: Hastalara ilk başvurularında, tedavinin 3. ayında ve 6. ayında Stroop testi uygulanarak elde edilen SCWT ölçümlerinin zamana göre değişip değişmediğini belirlemek için tekrarlı ölçüm ANOVA analizi yapılmıştır. Stroop testine ait tüm ölçümlerin zamana göre değişimi istatistiksel olarak anlamlıdır. Her beş ölçüme ait sürelerin zamana göre anlamlı olarak azaldığı tespit edilmiştir. Sonuç: İsotretionin başlanan kümülatif doza ulaşan hastaların tedavi başlangıcında, tedavinin 3. ayında ve 6. ayında yapılan Stroop testi sonuçları, isotretinoin tedavisi ile dikkat eksikliği arasında bir ilişkinin olmadığını testlerin okunma sürelerinde görülen anlamlı azalmanın, katılımcıların Stroop testini öğrenme etkisinden kaynaklanmış olabileceği düşünülmüştür. Bu prospektif çalışma, isotretinoin kullanımı ile dikkat eksikliği arasında nedensel bir bağlantı olmadığını göstermektedir.

3. 
İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi’nin mesleki deri hastalıkları açısından işveren tutumu ve işçi sağlığı üzerindeki etkinliği
The effectiveness of İstanbul Occupational Diseases Hospital on employer attitude and worker’s health in terms of occupational skin diseases
Semih Güder
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2019.04453  Sayfalar 5 - 8
Amaç: İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi’nin mesleki deri hastalıkları açısından işveren tutumu ve işçi sağlığı üzerindeki etkinliğini incelemek ayrıca mesleki deri hastalıklarının prognozunu araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: 2014-2015 yıllarında İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi’ne başvurup mesleki dermatoz tanısı konulan 56 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların ilk başvuru sırasındaki ve sonraki kontrolleri sırasında kaydedilen muayene bulguları, tanıları, hastalık tutulum bölgeleri, bölüm değişimi yapılan, yapılmayan ve işten çıkarılan hastaların muayene ve konsültasyon verileri ve meslek grupları dosyalarından geriye dönük olarak elde edilip analizler yapıldı. Bulgular: Ortalama yaşı 36,89±8,64 olan 56 hastanın 9’u (%16,1) kadın, 47’si (%83,9) erkekti. En sık görülen mesleki dermatoz kontakt dermatitlerdi. Bunların 29’u (%51,8) irritan, 22’si (%39,3) alerjik kontakt dermatit olarak değerlendirildi. Üç hastada alerjik kontakt ürtiker, bir hastada perniozis, bir hastada sistemik skleroz tespit edildi. Dermatozların yerleşim yerleri en sık ellerdi. İrritan dermatit en sık metal, alerjik dermatit ise en sık tekstil işçilerindeydi. 32 (%57,1) hastaya işveren tarafından bölüm değişikliği uygulandı, 24 (%42,9) hastaya uygulanmadı, bölüm değişikliği yapılmayan hastalardan 14’ü (%58,3) işten çıkarılırken 10’u (%41,7) aynı bölümde çalışmaya devam ettirildi. Bölüm değişikliği yapılan 32 hastanın 24’ünde (%75) iyileşme izlenirken, 8’inde (%25) iyileşme izlenmedi. Ortam değişikliği sağlanan 46 hastanın 32’sinde (%71,2) iyileşme izlendi (p=0,001). Altı aylık takiplerinde tam iyileşen hastaların hiçbirinde nüks izlenmedi. Sonuç: Ortam değişimi sağlanan 46 işçinin 32’sinde (%71,2) iyileşme izlenmesi mesleki dermatozlarda ortam değişikliğinin önemini ve hastanemizin işçi sağlığına katkısını göstermektedir. 32 (%57,1) hastaya bölüm değişimi uygulanmış olması ise hastanemizin işverenler üzerinde etkin olduğunu düşündürmüştür.

4. 
Orta ve ileri yaş Türk insanında güneşten korunmaya yönelik danışmanlığın güneşten korunma davranışları ve deri kanserinin erken tanısına etkisi var mıdır?
Does counseling have an effect on sun protection behaviors and early detection of skin cancer in middle-aged and older Turkish people?
Atiye Oğrum, Osman Demir
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2019.25593  Sayfalar 9 - 14
Amaç: Deri kanserinin önlenebilir en önemli risk faktörü ultraviyole ışın maruziyetidir. Bu çalışmanın amacı, danışmanlığın güneşten korunma davranışları ve deri kanserinin erken tanısına olan etkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Bu kesitsel anket çalışması 06 Şubat-07 Mart 2019 tarihleri arasında, 45-75 yaş aralığındaki 500 birey ile yapıldı. Katılımcılara, güneşten korunmaya yönelik davranışları ile güneşten korunma ve deri kanserinin erken tanısıyla ilgili danışmanlık alıp almadıklarını öğrenmeye yönelik hazırlanan anket cevaplatıldı. Bulgular: Çalışmaya katılan 500 kişinin 283’ü (%56,6) kadın, 217’si (%43,4) erkek olup, yaş ortalaması 56,65±9,24 yıl (45-75 yıl) idi. Katılımcıların 234’ü (%46,8) deri kanseri risk faktörü varlığını beyan etti. Güneşten korunmaya yönelik danışmanlık alma ve davranış sergileme oranları sırasıyla, %16 ve %39,6 idi. Güneşten korunmaya yönelik danışmanlık alma, deri kanseri risk faktörü beyanı ve kadın olma ile anlamı oranda ilişkiliydi (sırasıyla, p<0.001; p=0,048). Deri kanserinin erken tanısına yönelik danışmanlık alma oranı düşüktü (kendi kendine deri muayenesi: %12; ben takibi: %11,8; yıllık kontrol: %13,2). Güneşten korunma ve deri kanseri erken tanısına yönelik danışmanlık alma durumları, güneşten korunma ve deri kanseri erken tanısına yönelik davranış sergileme durumu ile anlamlı oranda ilişkiliydi (sırasıyla; p<0,001, p<0,001). İleri yaşın danışmanlık alma ve davranışlar üzerine negatif yönde etkisi varken (sırasıyla; p=0,047; p=0,005); yüksek eğitim düzeyi pozitif yönde etkiliydi (p=0,024; p<0,001). Sonuç: Orta ve ileri yaş grubunda, sağlık çalışanlarınca uygulanan birincil ve ikincil önlemlere ilişkin danışmanlık yetersiz gözükmektedir. Bu konudaki faaliyetlerin geliştirilmesi, deri kanserinin önlenmesi ve erken tanısında fayda sağlayabilir.

5. 
Psoriazis hastaları ve kontrol gruplarında plazma katepsin-L ve granulizin düzeylerinin karşılaştırılması
Comparison of the plasma levels of cathepsin-L and granulysin between patients with psoriasis and healthy controls
Havva Hilal Ayvaz, Müzeyyen Gönül, Sevim Baysak, Şeyda Özdemir, Alpaslan Öztürk
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2019.09481  Sayfalar 15 - 18
Amaç: Psoriazis, histolojik olarak epidermal hiperproliferasyon ve doğal katil hücreler ile sitotoksik T-hücreleri içeren infiltrasyonun gözlendiği, kronik papüloskuamöz bir hastalıktır. Bu hücrelerin yüksek miktarda perforin, granzim B ve granulizin (GNLY) içeren sitolitik molekülleri taşıdığı gösterilmiştir. Bu moleküllerin psoriazis patogenezindeki rolleri hala tartışmalıdır, serum GNLY ve katepsin-L (CL) seviyelerinin selüler immünite ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Bu çalışmada psoriaziste hastalık şiddeti ve süresiyle, CL ve GNLY seviyelerinin ilişkisini araştırdık. Gereç ve Yöntem: Prospektif ve randomize bu çalışmaya, Aralık 2014-Ağustos 2015 tarihleri arasında başvuran 40 psoriazis (23 erkek, 17 kadın) hastası ile yaş, cinsiyet uyumlu 40 gönüllü (23 erkek, 17 kadın) dahil edildi. CL ve GNLY serum seviyeleri ELISA yöntemiyle ölçüldü. Bulgular: CL ve GNLY seviyelerinde, psoriazis hastaları ve kontrol grubu arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p=0,243 ve p=0,606). Düşük Psoriazis Alan Şiddet İndeksi (PAŞİ) skoru (≤10) olan psoriazis hastaları ile yüksek PAŞİ skoru (>10) olan hastalar arasında da istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p=0,86 ve p=0,61).
Sonuç: Psoriyatik deride bakılan CL ve GNLY’nin, hastalık patogenezi açısından önemli belirteçler olduğuyla ilgili çalışmalar mevcuttur. Fakat bu çalışmanın sonucuna göre, CL ve GNLY seviyelerinin, psoriaziste hücresel immünite düzeyini ve hastalık şiddetini göstermede yeterli belirteçler olmadıkları düşünülmektedir. Bu konuda daha geniş hasta serileri ile ileri çalışmalar yapılmasına ihtiyaç vardır.

OLGU SUNUMLARI
6. 
Tüberoskleroz yüz anjiyofibromlarının erbium-itriyum alüminyum garnet lazer ve topikal sirolimus %0,25 ile tedavisi
Treatment of tuberous sclerosis facial angiofibromas with erbiumyttrium aluminium garnet laser and topical sirolimus 0.25%
Ayşenur Botsalı, Ercan Çalışkan, Kadir Küçük, İrfan Gahramanov, Cansel Köse Özkan
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2019.13845  Sayfalar 19 - 21
Tüberosklerozun yüz yerleşimli anjiyofibromlarında topikal sirolimusun etkinliği artık iyi bilinmekle birlikte ilaca bağlı irritasyon literatürde önerilen %1 konsantrasyonun kullanımını zorlaştırmaktadır. Adjüvan vasküler veya ablatif lazer uygulamaları, topikal tedaviye dirençli olma eğilimi gösteren büyük lezyonların tedavisi, kullanılan topikal ürün derişiminin azaltılması ve hızlı yanıt eldesi gibi çeşitli amaçlar için erişkin hastalarda tercih edilebilir. Biz burada çene, burun, malar bölgelerde yaygın yerleşimli anjiyofibroma lezyonları izlenen bir tüberoskleroz olgumuzun 2 yıllık takip sonucunu paylaşmayı amaçladık. Bu olgunun yönetiminde tüm-saha erbium-itriyum alüminyum garnet lazer uygulamasını, tedavi sonrası ikinci ayda %0,25 dozda topikal sirolimus kullanımı ile kombine ettik.

7. 
Diyabet ve skabiese eşlik eden bir reaktif perforan kollagenozis olgusu
A case of reactive perforating collagenosis accompanied by scabies and diabetes
Gizem Yağcıoğlu, Ekin Şavk, Meltem Uslu, Neslihan Şendur, Canten Tataroğlu
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2019.14892  Sayfalar 22 - 24
Reaktif perforan kollagenozis (RPK) hiperkeratotik papüller ve histopatolojik olarak yapısal değişikliğe uğramış kollajen liflerinin transepidermal eliminasyonu ile karakterizedir. Sıklıkla diabetes mellitus ve renal yetmezlik ile ilişkili bir hastalıktır. Yüzeyel deri travmasının hastalığı tetikleyici rol oynadığı düşünülmektedir. Bu makalede, 59 yaşında kadın, iki aydır kaşıntı ve kabuklu yara şikayetleri olan nadir bir olguyu sunduk. Skabies ve RPK tanısı konan hasta %5 permetrin ile tedavi edildi. Skabies tedavisi sonrasında RPK’nın semptom ve klinik bulguları başarılı bir şekilde kontrol edildi.

8. 
Diabetes mellituslu bir olguda edinsel perforan dermatozun dev varyantı
Giant variant of acquired perforating dermatosis in a patient with diabetes mellitus
Sinan Özçelik, Yusuf Doğan, Arzu Kılıç, Banu Lebe
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2019.22567  Sayfalar 25 - 28
Perforan dermatozlar, kollajen, elastin, fibrin gibi dermal bileşenlerin transepidermal eliminasyonu ile karakterize bir grup hastalıktır. Perforan dermatozlar primer olarak reaktif perforan kollajenöz, elastozis perforans serpiginoza, perforan folikülit ve edinsel perforan dermatoz olmak üzere dört ana hastalık formunu kapsar. Perforan dermatozlarla ilgili literatürde az sayıda bilgi mevcuttur. Nadir görülmelerinden ötürü kolaylıkla dikkatten kaçabilmektedirler. Edinsel perforan dermatoz, özellikle diyabet, kronik böbrek yetmezliği gibi sistemik bir hastalığı olup kaşıntılı papülonodülleri, merkezi kraterli dev plakları olan hastalarda akla gelmelidir. Bu hastalarda öncelikli olarak alta yatan hastalığın tedavisine ek olarak dar bant Ultraviyole B’nin (dbUVB) etkili olabildiğini düşünmekteyiz. Biz de oldukça nadir görülmesi nedeniyle, dbUVB ile tedavi ettiğimiz, kollajen lif eliminasyon paterninin hakim olduğu dev lezyonlu bir edinsel perforan dermatoz olgusunu sunduk.

9. 
Liken planus pigmentozusa eşlik eden ankilozan spondilit ve diabetes mellitusu olan iki hasta
Two cases with lichen planus pigmentosus inversus accompanying ankylosing spondylitis and diabetes mellitus
Yeşim Akpınar Kara
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2019.80270  Sayfalar 29 - 31
Lichen planus pigmentozus (LPP) etiyolojisi bilinmeyen, koyu kahverengi-siyah makül, papül ve plaklarla karakterize enflamatuvar dermatozlardandır. LPP lichen planus’un (LP) nadir görülen bir varyantı olarak düşünülmekle birlikte tırnak ve oral bölge tutulumu görülmemesi ve kaşıntı olmaması ile LP’den ayrılır. LPP genellikle güneş maruziyeti olan bölgelerde ve daha az sıklıkla da aksilla, inguinal bölge ya da submammarian bölgede görülür. Literatürde LPP’ye eşlik eden hastalıkla birlikte sunulan çok az sayıda olgu bildirilmiştir. Biz burada, ankilozan spondilitin ve serum adrenokortikotropik hormon yüksekliği ile birlikte diabetes mellitusun eşlik ettiği LPP’li iki olguyu bildirdik.

EDITÖRE MEKTUP
10. 
Oral lökoplaki: Topikal imiquimod %5’in başarısızlığı
Oral leukoplakia: Failure of topical imiquimod 5%
Özlem Özbağçıvan, Turna İlknur, Sevgi Akarsu, Banu Lebe, Emel Fetil
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2019.00187  Sayfalar 32 - 33

11. 
Yüzde yerleşen lineer Moulin atrofoderması: Atipik lokalizasyon
Linear Atrophoderma of Moulin on face: An unusual location
Ezgi Özkur, İlknur Kıvanç Altunay, Uğur Çelik, Damla Demir, Deniz Tuncel
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2019.04828  Sayfalar 34 - 35

12. 
Bir dermatomiyozit hastasında ihmal edilmiş bir hastalık: Kutan leşmanyazis
A neglected disease in a patient with dermatomyositis: Cutaneous leishmaniasis
Özlem Özbağçıvan, Sevgi Akarsu, Şebnem Aktan, Banu Lebe, Emel Fetil
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2019.79477  Sayfalar 36 - 37

TÜM DERMATOLOGLAR IÇIN DERMOSKOPI
13. 
Dermoskopide mavi beyaz tül: Yalnızca melanomda değil, başka nerede?
Blue-white veil pattern in dermoscopy: Not just in melanoma but what else?
Meltem Uslu, Ekin Şavk, Gizem Yağcıoğlu, Canten Tataroğlu
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2020.89248  Sayfalar 38 - 40

LookUs & Online Makale