Dergimiz 2012 aralık sayısıyla karekod sistemi uygulamasına başlamıştır.
Makalelerin üzerinde bulunan Karekodu dilediğiniz akıllı cihazınız ile okutarak makaleyi indirebilir veya meslektaşlarınızlada paylaşa bilirsiniz.
Cihazınıza QR codeReader app indirerek uygulamayı kullanmaya başlayabilirsiniz.
Apple app için tıklayınız
Android app için tıklayınız
1. | Kapak Cover Sayfalar I - V |
ARAŞTIRMALAR | |
2. | Bazal hücreli karsinomun klinik, dermoskopik ve histopatolojik özelliklerinin korelasyonu Correlation of clinical, dermoscopic, and histopathological features of basal cell carcinoma Didem Dizman, Dilek Bıyık Özkaya, Anıl Gülsel Bahali, Buğçe Topukçu Dizman, Pelin Yıldız, Zeynep Tosuner, Cüyan Demirkesen, Nahide Onsun, Özlem Sudoi: 10.4274/turkderm.galenos.2024.67915 Sayfalar 54 - 65 Amaç: Bu çalışmanın amacı, klinik, dermoskopik ve patolojik özellikleri karşılaştırarak bazal hücreli karsinomun (BCC) tanı ve tedavisini geliştirmektir. Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif çalışma, 2012 ve 2015 yılları arasında dermatoloji kliniğine başvuran ve 111 BCC lezyonuna sahip hastaları içermektedir. Bulgular: Agresif tip BCC hastalarının ortalama yaşı daha yüksekti. Agresif tip BCC’ler yüzde daha yaygındı. Dermoskopik olarak, gri-mavi oval yuvalar gövdede daha yaygındı. Pigmente noktalar yüzde daha az yaygındı, globüller ise saçlı deride daha sık görülüyordu. Küçük erozyonlar ekstremitelerde daha yaygındı ve parlak beyaz-kırmızı yapısız alanlar gövde ve ekstremitelerde daha yaygındı. Nokta damarlar saçlı deride daha sık görülüyordu. Vasküler özellikler yüzde daha yaygındı ve pigmente özellikler yüzde daha az yaygındı. Diğer dermoskopik özellikler yüzde ve gövdede daha yaygındı. Nodüler lezyonlarda, arborize damarlar, ülserasyon, beyaz kristaller ve saç tokası damarları daha yaygındı. Diğer dermoskopik özellikler nodüler lezyonlarda daha yaygındı. Mikst tip BCC’lerde gri-mavi oval yuvalar ve globüller daha yaygındı, tek tip BCC’lerde ise küçük erozyonlar daha sık görülüyordu. Vasküler özellikler mikst tip BCC’lerde daha yaygındı. Ülserasyon agresif BCC’lerde daha yaygındı, küçük erozyonlar ise non-agresif BCC’lerde daha yaygındı. Histopatolojik olarak, pigmente BCC’ler saçlı deri ve gövdede yüzde daha yaygındı. Süperfisiyel BCC, gövdede ve düz lezyonlarda daha yaygındı. Adenoid BCC nodüler lezyonlarda daha sık görülüyordu. Mikst tip BCC’ler saçlı deride daha yaygındı ve daha agresif olma olasılığı yüksekti. Mikst tip BCC’ler, pigmente, infiltratif, adenoid, mikronodüler ve solid BCC’ler dahil olmak üzere daha yüksek alt tip görülme sıklığına sahipti. Kistik dejenerasyon, mikst tip BCC’lerde daha yaygındı. Sonuç: Klinik-patolojik korelasyonlar ve dermoskopik bulgular, BCC’nin anlaşılmasını geliştirerek doğru tanı ve yönetimi sağlar. |
3. | Primer kutanöz B-hücreli lenfomalarda klinik ve takip sonuçlarının değerlendirilmesi: 2006-2022 yılları arası tek merkezli retrospektif çalışma Evaluation of clinical and follow-up outcomes in primary cutaneous B-cell lymphomas: A single-center retrospective study from 2006 to 2022 Hatice Şanlı, Handan Merve Erol Mart, Devrim Deniz Kuşçu, Işınsu Kuzu, Aylin Okçu Heper, Ayça Kırmızı, Bengü Nisa Akaydoi: 10.4274/turkderm.galenos.2024.08683 Sayfalar 66 - 74 Amaç: Primer kutanöz B-hücreli lenfomalar (PKBHL), nispeten düşük insidansları ve heterojen klinik özellikleri nedeniyle iyi karakterize edilememiştir. Gereç ve Yöntem: 2006-2022 yılları arasında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde takip ve tedavi edilen primer kutanöz marjinal zon lenfoma (PKMZL) (n=18), primer kutanöz folikül merkez hücreli lenfoma (PKFMHL) (n=7) ve primer kutanöz diffüz büyük B-hücreli lenfoma-bacak tipi (PKDBBHL-BT) (n=4) olan 29 hastanın verileri retrospektif olarak incelendi. Tüm hastaların klinik özellikleri, tedavi yöntemleri ve sonuçları analiz edildi. Bulgular: Çalışmamız B-hücreli lenfomaların dağılımında coğrafi farklılıklar olduğu ve PKMZL’nin Avrupa’ya kıyasla Asya ülkelerinde baskın olduğu verisini desteklemektedir. PKDBBHL-BT grubunun tanı anındaki ortalama yaşı, indolent PKBHL grubundan anlamlı olarak daha ileri bulunmuştur (p=0,022). Lezyon boyutu PKMZL’de çoğunlukla 2 cm’den küçük, PKFMHL’de 2-5 cm arasında ve PKDBBHL-BT grubunda 5 cm’den büyük saptanmıştır (p=0,006). PKMZL ve PKFMHL gruplarında çoğunlukla deriye yönelik tedaviler kullanılırken, PKDBBHL-BT grubunda çok ajanlı kemoterapi sıklıkla tercih edilmiştir (sırasıyla; p=0,003 ve p=0,001). Yaş, cinsiyet, lezyonun klinik özellikleri, kutanöz lenfoma uluslararası prognostik indeks skoru, evre ve tedavi modaliteleri ile nüks ve genel sağkalım arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Kanser Araştırma ve Tedavi Örgütü kutanöz lenfoma sınıflandırması, bu heterojen hasta grubunda klinik davranışı ve prognostik parametreleri anlamak için halen birincil kılavuz olmaya devam etmektedir. Sonuç: Bu tür lenfomaların görece nadirliği göz önüne alındığında, hasta serimiz mevcut literatüre ek bir değer katmaktadır. |
4. | Glutatyon S-transferaz gen polimorfizmleri ile psoriazisin klinik özellikleri arasındaki ilişki: Türk popülasyonunda olgu kontrol çalışması Relationship between Glutathione S-transferase gene polymorphisms and clinical features of psoriasis: A case-control study in the Turkish population Hatice Gül Dursun, Recep Dursun, ilknur Çınar Ayan, Ayşe Gül Zamani, Mahmur Selman Yıldırımdoi: 10.4274/turkderm.galenos.2024.83641 Sayfalar 75 - 82 Amaç: Bu çalışmada Glutatyon S-transferaz Mu 1 (GSTM1) ve Glutatyon S-Transferaz Pi 1 (GSTP1) gen polimorfizmlerinin psoriazis gelişimi ve özellikleri açısından risk faktörü olup olmadığını araştırdık. Gereç ve Yöntem: Hasta ve kontrollerden 2 mL’lik EDTA’lı tüplere kan örnekleri alındı. İki yüz altmış psoriazis hastası ve 200 sağlıklı kontrolden DNA izolasyonu yapıldı ve GSTM1 ve GSTP1 gen polimorfizmleri gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu yöntemiyle genotiplendirildi. Bulgular: Analiz sonuçlarına göre hastalarda GSTM1 null genotip sıklığı kontrollere göre 1,33 kat daha yüksek olmasına rağmen bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi [%95 güven aralığı (GA): 0,91-1,93, p=0,13]. GSTP1 AG heterozigot genotip ve GG homozigot polimorfik genotip frekansları da hastalar ve kontroller arasında farklılık göstermedi (AG genotipi için [olasılık oranı (OO): 0,80, %95 GA: 0,55-1,18, p=0,27; OO: 0,74, %95 GA: 0,35-1,56, GG genotipi için p=0,42]. Her iki polimorfizm hastalığın başlangıç yaşı ve şiddetine göre değerlendirildiğinde erken başlangıçlı yaş grubu ile geç başlangıçlı yaş grubu arasında ve hafif grup ile ağır grup arasında anlamlı fark bulunamadı. Sonuç: Sonuçlar GSTM1 ve GSTP1 polimorfizmlerinin psoriazisin etiyopatogenezi ve klinik özellikleri üzerinde önemli bir etkisinin olmadığını göstermektedir. |
OLGU SUNUMLARI | |
5. | Dört olgu, bir sendrom: Gardner-Diamond sendromu Four cases, one syndrome: Gardner-Diamond syndrome Ebrar Gültekin, Sıla Çavdar, N. Yasemin Ardıçoğlu Akışın, Şahika Baysun, Nejat Akardoi: 10.4274/turkderm.galenos.2024.43410 Sayfalar 83 - 86 Gardner-Diamond sendromu (GDS), deride açıklanamayan morlukların varlığıyla belirgin bir hastalıktır. Diğer yaygın belirtiler arasında karın ağrısı ve kusma gibi gastrointestinal şikayetler ile sinir ve kas-deri sistemlerine ilişkin şikayetler bulunur. GDS’nin kesin nedeni bilinmemektedir ve genellikle diğer potansiyel nedenleri dışlamak ile tanı konur. Bu hastalığın, etiyolojisinde psikolojik bileşenin güçlü olduğu ve çoğunlukla orta yaşlı kadınlarda görüldüğü bilinmektedir. Dünya genelinde sadece birkaç yüz olgu rapor edilmiş olmasına rağmen, bu makalede kısa zaman aralıklarıyla GDS olarak teşhis edilmiş dört olgu sunmayı amaçladık. |
EDITÖRE MEKTUP | |
6. | Saç ekimi sonrası dissekan selülit gelişimi: Olgu sunumu Dissecting cellulitis of the scalp after hair transplantation: A case report Aslı Bilgiç, Özlem Dicle, Cumhur İbrahim Başsorgun, Ayşe Akmandoi: 10.4274/turkderm.galenos.2024.01023 Sayfalar 87 - 89 Makale Özeti |Tam Metin PDF |
TANINIZ NEDIR? | |
7. | Tanınız Nedir? What is Your Diagnosis? Sarenur Esenerdoi: 10.4274/turkderm.galenos.2024.29895 Sayfalar 90 - 91 Makale Özeti |Tam Metin PDF |