Dergimiz 2012 aralık sayısıyla karekod sistemi uygulamasına başlamıştır.
Makalelerin üzerinde bulunan Karekodu dilediğiniz akıllı cihazınız ile okutarak makaleyi indirebilir veya meslektaşlarınızlada paylaşa bilirsiniz.
Cihazınıza QR codeReader app indirerek uygulamayı kullanmaya başlayabilirsiniz.
Apple app için tıklayınız
Android app için tıklayınız
1. | Kapak Cover Sayfalar I - VI |
ARAŞTIRMALAR | |
2. | Rozaseada yeni enflamatuvar belirteçler olan monosit/ yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterol, nötrofil/ yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterol, lenfosit/yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterol oranlarının araştırılması Monocyte/high-density lipoprotein cholesterol, neutrophil/high-density lipoprotein cholesterol, and lymphocyte/high-density lipoprotein cholesterol ratios as new inflammatory markers in rosacea Bülent Nuri Kalaycıdoi: 10.4274/turkderm.galenos.2023.50146 Sayfalar 38 - 42 Amaç: Rozasea kronik enflamatuvar bir deri hastalığıdır. Monosit/yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) kolesterol oranı (MHR), nötrofil/HDL kolesterol oranı (NHR) ve lenfosit/HDL kolesterol oranı (LHR) enflamatuvar hastalıklar ile ilişkili bulunan yeni enflamatuvar parametrelerdir. Çalışmamızda rozasealı hastalarda ve sağlıklı kontrollerde MHR, NHR ve LHR parametrelerin araştırılması ve hastalık şiddeti ile ilişkisinin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Hastanemize başvuran rozasea tanısı almış 82 hasta ve 82 sağlıklı kontrol retrospektif olarak çalışmaya alındı. Hasta ve sağlıklı kontroller için MHR, NHR, LHR değerleri hesaplandı. Hastalık şiddetinin ölçümünde rozasea klinik şiddet skoru kullanıldı. Hastalar klinik alt tiplerine, hastalık şiddetine ve Demodeks varlığına göre gruplara ayrıldı. Bulgular: Çalışmaya alınan 82 hastanın 62’si (%75,6) kadın, 20’si (%24,4) erkek ve yaş ortalamaları 41,95±1,2 (22-65,43), kontrol grubunun 64’ü (%78) kadın,18’i (%22) erkek ve yaş ortalamaları 41,8±0,9 (27-55,42) idi (p>0,05). Ortalama MHR değeri rozasealı hastalarda 0,01±0,005 iken kontrol grubunda 0,009±0,003 idi (p=0,01). Ortalama NHR değeri rozasealı hastalarda 0,10±0,05; kontrol grubunda 0,08±0,02 idi (p=0,04). Ortalama LHR değeri hasta grubunda 0,05±0,02; kontrol grubunda 0,04±0,01 olarak bulundu (p>0,05). Rozasea klinik grupları, Demodeks grupları ve hastalık şiddeti ile MHR, NHR, LHR ortalama değerleri arasında anlamlı bir fark saptanmadı (p>0,05). Alıcı işletim karakteristiği analizinde MHR için kesme değeri 0,009 (%67 sensitivite ve %60 spesifite ile) ve NHR için kesme değeri 0,08 (%64 sensitivite ve %60 spesifite ile) olarak hesaplandı. Sonuç: Rozasealı hastalarda sistemik enflamasyonun göstergesi olarak MHR ve NHR parametrelerinin kullanılabileceğini düşünmekteyiz. Background and Design: Rosacea is a chronic inflammatory skin disease. The monocyte/high-density lipoprotein (HDL) cholesterol ratio (MHR), neutrophil/HDL cholesterol ratio (NHR), and lymphocyte/HDL cholesterol ratio (LHR) are new inflammatory parameters associated with inflammatory diseases. This study aimed to compare MHR, NHR, and LHR between patients with rosacea and healthy controls and determine the relationship of these parameters with disease severity. Materials and Methods: The study retrospectively included 82 patients who presented to our hospital with rosacea and 82 healthy controls. The MHR, NHR, and LHR of the patient and control groups were calculated. Patients were divided into groups according to the clinical subtypes, disease severity, and presence of Demodex mites. Results: Of the 82 patients included in the study, 62 (75.6%) were female and 20 (24.4%) were male, and their mean age was 41.95±1.2 (22-65.43) years. The mean MHR values of the rosacea and control groups were 0.01±0.005 and 0.009±0.003, respectively, and the difference was statistically significant (p=0.01). The mean NHR values of the rosacea and control groups were 0.10±0.05 and 0.08±0.02, respectively, and the difference was statistically significant (p=0.04). The mean LHR values of the rosacea and control groups were 0.05±0.02 and 0.04±0.01, respectively, indicating no statistically significant difference (p>0.05). For the prediction of patients with rosacea, the cut-off MHR was calculated as 0.009 (67% sensitivity and 60% specificity) and that of NHR was 0.08 (64% sensitivity and 60% specificity). Conclusion: The results reveal that MHR and NHR parameters can be used as indicators of systemic inflammation in patients with rosacea. |
3. | Meme kanseri ilişkili lenfödemi olan hastalarda deri bariyer fonksiyonlarının incelenmesi: Stratum korneum hidrasyonu, sebum ve transepidermal su kaybının ölçülmesi Evaluation of skin barrier functions in patients with breast cancer-related lymphedema: Measurement of stratum corneum hydration, sebum level, and transepidermal water loss Münevver Güven, Engin Taştaban, Meltem Uslu, Ekin Şavk, Neslihan Şendurdoi: 10.4274/turkderm.galenos.2023.19794 Sayfalar 43 - 47 Amaç: Meme kanseri ilişkili lenfödemi (MKİL) olan hastalarda derinin bariyer fonksiyonlarını inceleyen çalışmalar sınırlıdır. Bu çalışmada, MKİL’li hastalarda sağlıklı üst ekstremite ile lenfödemli üst ekstremitenin transepidermal su kaybı (TESK), stratum korneum hidrasyonu (SKH) ve sebum (S) değerlerinin incelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Bu kesitsel çalışmaya unilateral MKİL’li 40 kadın hasta dahil edildi. TESK, SKH ve S değerleri sırasıyla Tewameter®, Corneometer®, ve Sebumeter® cihazları kullanılarak ölçüldü. Her hastada lenfödem olan kolda ve sağlıklı karşı kolda ölçümler yapıldı. Ön kolun volar/dorsal yüzleri ve üst kolun dorsal yüzü ölçüm bölgeleri olarak belirlendi. Bulgular: Lenfödemli kol derisi ile sağlıklı kontralateral kol derisinin 3 ölçüm alanında da SKH veya S değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. TESK, ön kolun volar bölgesinde, sağlıklı kola kıyasla lenfödemli kol tarafında anlamlı olarak daha yüksekti (p=0,007). Ancak, ön kolun dorsal bölgesinde veya üst kolun dorsal bölgesinde lenfödem kolunun derisi ile sağlıklı kontralateral kolun derisi arasında TESK açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Sonuç: MKİL hastalarında, lenfödemli kolun ön kol volar yüzeyinde daha yüksek TESK tespit edildi. MKİL hastalarında, deri bariyer fonksiyonundaki değişikliklerin bilinmesi, bu hastaların lenfödemli kollarının deri bakımını optimal şekilde düzenlemesine yardımcı olabilir. Background and Design: Skin barrier function in patients with breast cancer-related lymphedema (BCRL) has rarely been evaluated. This study aimed to investigate transepidermal water loss (TEWL), stratum corneum hydration (SCH), and sebum level (SL) on the skin of the lymphedema arm in comparison to the skin of the healthy contralateral arm in BCRL patients. Materials and Methods: This cross-sectional study included 40 female patients with unilateral BCRL. TEWL, SCH, and SL were measured using Tewameter®, Corneometer®, and Sebumeter®, respectively. Measurements were taken in each patient's lymphedema arms and healthy contralateral arm. The volar/dorsal regions of the forearm and the dorsal region of the upper arm were determined as measurement sites. Results: In all three measurement areas, there was no significant difference in SCH or SL between the skin of the lymphedema arm and the skin of the healthy contralateral arm. TEWL was significantly higher on the skin of the lymphedema arm than on the healthy arm for the volar forearm regions (p=0.007). However, there was no significant difference in TEWL between the skin of the lymphedema arm and the skin of the healthy contralateral arm in the dorsal forearm or dorsal upper arm region. Conclusion: This study showed that there was no difference in skin barrier functions in the lymphedema arm compared with the healthy contralateral arm, except for higher TEWL in the skin of the volar forearm region of the lymphedema arm in BCRL patients. The detection of changes in skin barrier function in BCRL patients may help in the regulation of optimal skin care of these patients’ lymphedema arms. |
4. | İmmünokompetan herpes zoster hastalarında kemik iliği fonksiyonları ve yeni enflamasyon belirteçlerinin değerlendirilmesi Evaluation of bone marrow functions and new inflammatory markers in patients with immunocompetent herpes zoster Esma İnan Yüksel, Demet Çiçek, Betül Demir, Ozan Erdemdoi: 10.4274/turkderm.galenos.2023.73004 Sayfalar 48 - 54 Amaç: Herpes zoster (HZ), latent varicella-zoster virüsün (VZV) reaktivasyonuyla ortaya çıkan dermatomal veziküllerle karakterize bir viral enfeksiyondur. VZV’nin kemik iliği fonksiyonları üzerindeki etkilerine ilişkin çelişkili yayınlar bulunmaktadır. Bu çalışmada, immünokompetan HZ hastalarında kemik iliği fonksiyonları ve sistemik enflamasyonun düzeyini ortaya koymak amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Haziran 2011-2021 yılları arasında, dermatoloji polikliniğine başvuran, HZ tanısı almış ≥18 yaş hastalar çalışmaya dahil edildi. Hastaların rutin hemogram tetkiklerindeki hematolojik parametreler ve yeni enflamasyon belirteçlerinden olan nötrofil/lenfosit oranı (NLO), platelet/lenfosit oranı (PLO), sistemik immün-enflamasyon indeksi ve platelet nötrofil oranları (PNO) belirlenerek sağlıklı kontrol gruplarıyla karşılaştırıldı. Bulgular: Toplam 461 HZ hastasının %6,1’inde trombositopeni, %8’inde lenfopeni izlendi. HZ’li hastalarda ortalama lökosit sayısı, lenfosit, nötrofil, eozinofil ve platelet (PLT) sayısı kontrol grubundan istatistiksel açıdan anlamlı şekilde düşüktü (p<0,05). HZ’li hastalarda NLO ve PLO değerleri kontrol grubundan istatistiksel açıdan anlamlı şekilde yüksekti (p<0,05). ≥65 yaş HZ hastalarında PLT, eozinofil sayısı ve PNO değerleri, <65 yaş hastalardan istatistiksel açıdan daha düşükken, MPV ve NLO değerleri daha yüksekti (p<0,05). Sonuç: İmmünokompetan HZ hastalarda trombositopeni ve lenfopeni ortaya çıkabilmektedir. Bu hastalarda NLO ve PLO değerleri artmaktadır. ≥65 yaş HZ hastalarında, enflamasyon belirteçlerindeki artış ve trombosit sayısında azalma daha belirgindir. Background and Design: Herpes zoster (HZ) is a viral infection characterized by dermatomal vesicles caused by the reactivation of the latent varicella-zoster virus (VZV). There are conflicting reports regarding the effects of VZV on bone marrow functions. In this study, we aimed to evaluate bone marrow function and systemic inflammation in immunocompetent HZ patients. Materials and Methods: This study included patients aged ≥18 yr diagnosed with HZ and admitted to a dermatology outpatient clinic between June 2011 and June 2021. Hematological parameters in routine hemogram tests of patients with HZ and new inflammatory markers, such as neutrophil-to-lymphocyte ratio (NLR), platelet-to-lymphocyte ratio (PLR), systemic immune inflammation index, and platelet-neutrophil ratio (PNR), were determined and compared with healthy control groups. Results: Thrombocytopenia was observed in 6.1% and lymphopenia in 8% of 461 HZ patients. The mean leukocyte (white blood cell), lymphocyte, neutrophil, eosinophil, and platelet (PLT) counts in HZ patients were statistically significantly lower than in the control group (p<0.05). NLR and PLR values were statistically significantly higher in HZ patients than in the control group (p<0.05). PLT, eosinophil count, and PNR values were statistically lower in HZ patients aged ≥65 yr than in patients aged <65 yr, whereas mean platelet volume and NLR values were higher (p<0.05). Conclusion: Thrombocytopenia and lymphopenia may occur in immunocompetent HZ patients. NLR and PLR values increase in HZ patients. The increase in inflammatory markers and decrease in platelet count are more evident in HZ patients aged ≥65 yr. |
5. | Kronik spontan ürtikerli hastalarda uyku kalitesi Sleep quality in patients with chronic spontaneous urticaria Fatma Etgü, Sevda Önderdoi: 10.4274/turkderm.galenos.2023.56563 Sayfalar 55 - 60 Amaç: Kronik ürtiker, 6 hafta veya daha uzun süre kurdeşen (kabarcıklar) ve/veya anjiyoödem oluşumu ile karakterizedir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız kesitsel bir olgu kontrol çalışmasıdır. Bütün katılımcılara Epworth Uykusuzluk Ölçeği (ESS), Pittsburg Uyku Kalitesi Ölçeği (PSQI), Uykusuzluk Şiddeti Ölçeği (ISI) uygulanmıştır. Kronik spontan ürtikeri (CSU) olan hasta gurubuna Ürtiker Aktivite Skoru 7 (UAS-7) ve Kronik Ürtiker Yaşam Kalitesi Anketi uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmaya 88 hasta (26 erkek ve 62 kadın) ve 88 (26 erkek ve 62 kadın) sağlıklı kontrol grubu alınmıştır. Ortalama PSQI skoru hasta grubu için 7,27±4,54 iken, kontrol grubu için 4,97±2,82 idi (p<0,001). Kronik ürtiker hastalarının ISI ortalaması anlamlı olarak yüksek idi (p<0,001). Ortalama ESS skorları hasta ve kontrol grubunda farklı değildi (p=0,262). Sonuç: CSU’lu hasta grubunda bozulmuş uyku kalitesi ve uykusuzluk daha fazlaydı. Hasta grubunda kadın cinsiyet, beş yıldan uzun hastalık süresi, anjiyoödem varlığı kötü uyku kalitesi ile ilişkili bulundu. Daha şiddetli hastalığa sahip olanlarda (yüksek UAS7 skoru) uyku kalitesi daha kötüydü. ESR düzeyleri de uyku düzensizliği ile bağlantılı bulundu. Background and Design: Chronic urticaria is characterized by the occurrence of hives (wheals) and/or angioedema for 6 weeks or more. Materials and Methods: This was a cross-sectional study. All participants were asked to complete the Epworth Sleepiness Scale (ESS), Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI), and Insomnia Severity Index (ISI). Patients with chronic spontaneous urticaria (CSU) completed the Urticaria Activity Score 7 (UAS-7) and Chronic Urticaria Quality of Life Questionnaire. Results: The study included 88 patients with CSU (26 men and 62 women) and 88 healthy controls (26 men and 62 women). The mean global PSQI score was 7.27±4.54 in the patient group and 4.97±2.82 in the control group (p<0.001). The mean ISI score was significantly higher in the patient group than in the control group (p=0.001). The mean ESS score did not differ between the patient and control groups (p=0.262). Conclusion: In this study, we found that more people in the patient group experienced poor sleep quality and insomnia compared with the control group. In the patient group, female sex, presence of CSU for more than 5 years, and presence of angioedema were associated with poor sleep quality. Patients with severe disease (high UAS-7 scores) had worse sleep quality. The erythrocyte sedimentation rate was found to be correlated with sleep disturbance. |
6. | Psoriazis vulgariste serum osteopontin düzeyi ve bunun oksidatif stres ile ilişkisi Serum osteopontin levels in patients with psoriasis vulgaris and its relation with oxidative stress Cem Kılınç, Selma Korkmaz, Gülben Sayılan Özgün, Sezin Fıçıcıoğlu, Süleyman Pişkindoi: 10.4274/turkderm.galenos.2023.92845 Sayfalar 61 - 65 Amaç: Psoriazis etiyopatogenezinde, oksidatif stresin rolü olduğu düşünülmektedir. Son zamanlarda, osteopontinin (OPN) psoriazis patogenezinde rol aldığını savunan çalışmalar yayınlanmaktadır. Bu çalışmada; psoriazis hastalarında, OPN ve oksidatif stres değerlendirilecektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 61 psoriazis vulgaris hastası ve 62 sağlıklı kontrol katıldı. OPN, total antioksidan seviye (TAS), total oksidan seviye (TOS) serum düzeyleri ve oksitadif stres indeksi (OSİ) ölçüldü. Hastalık şiddeti psoriazis alan şiddet indeksi (PAŞİ) kullanılarak değerlendiririldi. Bulgular: Psoriazis vulgaris hastaları ile kontrol grubu arasında serum OPN, TAS, OSİ düzeyleriyle ilgili istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. TOS değerlerinde ise negatif ilişkili korelasyon bulundu. PAŞİ ile OPN, TAS, TOS, OSİ arasında anlamlı istatistiksel korelasyon tespit edilmedi. Sonuç: Psoriazis hastalarında, OPN ile oksidatif stres korelasyon ilişkisi açısından anlamlı istatistiksel fark tespit etmedik. Psoriazis etiyopatogenezinde OPN ve oksidatif stres rollerinin daha iyi aydınlatılması için geniş ve kapsamlı çalışmalara ihtiyaç duyulduğu kanısındayız. Background and Design: Oxidative stress is known to play a role in the etiopathogenesis of psoriasis. Recent data suggest that osteopontin (OPN) can also play a role in the pathogenesis of psoriasis. In the current study, OPN levels and oxidative stress were evaluated in patients with psoriasis. Materials and Methods: The study included 61 patients with psoriasis and 62 healthy controls. The OPN levels, total antioxidant status (TAS), total oxidant status (TOS), and oxidative stress index (OSI) were measured using serum. The disease severity was evaluated using the psoriasis area and severity index (PASI). Results: No statistically significant differences in OPN, TAS, and OSI values were identified between the psoriasis and control groups. A negative correlation was found with the TAS. There was no statistically significant correlation between the PASI score and OPN, TAS, TOS, and OSI values. Conclusion: We did not find a statistically significant correlation between OPN levels and oxidative stress in patients with psoriasis. We believe that larger and more detailed studies are needed to highlight the role of OPN and oxidative stress in the etiopathogenesis of psoriasis. |
EDITÖRE MEKTUP | |
7. | Etodolak ile tetiklenen generalize büllü fiks ilaç erupsiyonlu iki olgu Two cases of generalized bullous fixed-drug eruption triggered by etodolac Işıl Göğem İmren, Şule Gökşin, Merve Akbay, Sevilay Ertürk, Neşe Çallı Demirkan, Şeniz Duyguludoi: 10.4274/turkderm.galenos.2023.14603 Sayfalar 66 - 68 Makale Özeti |Tam Metin PDF |
8. | Tüm tırnak ünitesinin eksizyonu ve greftlemesi nasıl yapılır? How to perform the whole nail unit excision and grafting? Ozan Erdem, Yusuf Kelleci, Begüm Çalım Gürbüz, Fatih Göktaydoi: 10.4274/turkderm.galenos.2023.34101 Sayfalar 69 - 72 Makale Özeti |Tam Metin PDF |