E-ISSN 2651-5164 / Print-ISSN 2717-6398
Sayı : 58 Ek : 1 Yıl : 2025












































Dergimiz 2012 aralık sayısıyla karekod sistemi uygulamasına başlamıştır.

Makalelerin üzerinde bulunan Karekodu dilediğiniz akıllı cihazınız ile okutarak makaleyi indirebilir veya meslektaşlarınızlada paylaşa bilirsiniz.

Cihazınıza QR codeReader app indirerek uygulamayı kullanmaya başlayabilirsiniz.

Apple app için tıklayınız
Android app için tıklayınız

TÜRKDERM - Deri Hastalıkları ve Frengi Arşivi - Turkderm-Turk Arch Dermatol Venereol: 58 (1)
Cilt: 58  Sayı: 1 - 2024
1. 
Kapak
Cover

Sayfalar I - IV

2. 
Editöryal
Editorial
Ekin Şavk
Sayfa V

3. 
Editörden
Editorial
Fatih Göktay
Sayfa VI

ARAŞTIRMALAR
4. 
Erken saç beyazlaması olan hastalarda biyokimyasal faktörler ve bilgi, tutum, uygulama çalışması
A study of biochemical factors and knowledge, attitude, and practice in patients with premature graying of hair
Kanchan Dhaka, Sundeep Chowdhry, Sarika Arora, Paschal Dsouza, Ipshita Bhattacharya
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2024.75299  Sayfalar 1 - 8
Amaç: Erken saç beyazlaması (ESB), düşük benlik saygısı, aşağılık kompleksi gibi birçok sonucu olan ve bireyin sosyal etkileşim yeteneklerini etkileyebilen ve dolayısıyla bireyin psikososyal sağlığını olumsuz yönde etkileyebilen klinik bir antitedir. Hindistan alt kıtasında ESB ile ilgili epidemiyolojik, araştırmacı ve psikanalitik çalışmaların azlığı nedeniyle, bu çalışma ESB olan hastalarda biyokimyasal faktörlerin rolünü belirlemek ve bilgi, tutum ve uygulamaları değerlendirmek için yapılmıştır.
Gereç ve Yöntem: Üçüncü basamak bir hastanede 75 olgu ve eşit sayıda yaş ve cinsiyet eşleştirilmiş kontrol içeren bir olgu kontrol çalışması yürütüldü. Çeşitli epidemiyolojik değişkenler ve biyokimyasal parametreler (vitamin B12, vitamin D, kalsiyum, demir profili, lipit profili, tiroid hormonları) tespit edildi ve bunlar olgular ve kontroller arasında karşılaştırıldı. Grileşmenin şiddeti, Graying Şiddet Skoru kullanılarak değerlendirildi ve bunun etkilenen bireylerin yaşam kalitesi üzerindeki etkisini değerlendirmek için önceden doğrulanmış bir anket uygulanarak bir bilgi, tutum, uygulama çalışması yapıldı.
Bulgular: Olgular ve kontroller arasında vitamin B12 (p=0,001), vitamin D (p=0,004), serum demiri (p<0,001), ferritin (p<0,001), total demir bağlama kapasitesi (p=0,037) ve tiroid hormonları T4 (p=0,002) ve tiroid uyarıcı hormon (p=0,041) düzeyleri açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptandı. ESB ile serum kalsiyum ve lipid profili arasında bir korelasyon elde edilmedi. Bununla birlikte, olgu ve kontrollerin iştah paterninde istatistiksel olarak anlamlı fark kaydedildi (p=0,003). Kontrollere kıyasla olgularda stres, sigara içme, değişen uyku düzeni ve bağırsak alışkanlıkları da daha yaygındı. Çalışma olgularının çoğunun değiştirilmiş Kuppuswamy ölçeğinin alt orta sınıfına ait olduğu da kaydedildi. Bilgi, Tutumlar ve Uygulamalar (KAP) çalışması ile ESB’nin bu hastaların yaşam kalitelerini önemli ölçüde etkilediği görüldü.
Sonuç: Çalışma, ESB ile vitamin D eksikliği, anormal vitamin B12 seviyeleri, hipotiroidizm ve dengesiz demir profili ve değişen iştah paternleri arasında güçlü bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor. Bununla birlikte stres, sigara içme, değişen uyku düzeni ve bağırsak alışkanlıkları da ESB olgularında daha yüksekti. Bu nedenle bu tür hastalarda tüm bu parametrelerin analiz edilmesi gerekmektedir. KAP analizi, ESB olgularındaki ortak anlayış ve uygulamaları ve bunların psikolojik etkilerini incelemek için benzersiz bir yaklaşımdı.

5. 
Sistemik izotretinoin tedavisinin hemogram, biyokimyasal parametreler ve enflamatuvar belirteçler üzerine etkisi
Effects of systemic isotretinoin treatment on hemogram, biochemical parameters, and inflammatory markers
Işıl Deniz Oğuz, Sevgi Kulaklı
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2024.44442  Sayfalar 9 - 14
Amaç: İzotretinoin, orta ve şiddetli akne tedavisinde kullanılan A vitamini türevi bir ilaçtır. Sistemik izotretinoin tedavisinin hemogram parametreleri üzerine etkisi gösterilmiş olmasına rağmen sonuçlar halen tartışmalıdır. Bu çalışmada Karadeniz Bölgesi’nde izotretinoin tedavisinin hemogram, biyokimyasal parametreler ve enflamatuvar belirteçler üzerine etkisini araştırdık.
Gereç ve Yöntem: Orta ve şiddetli akne vulgarisi olan ve en az üç ay süreyle sistemik izotretinoin tedavisi alan 300 hastanın dosyaları geriye dönük olarak incelendi. Tedavi öncesi ve tedaviden 3 ay sonraki hemogram parametreleri, serum kreatinin düzeyleri, karaciğer transaminaz düzeyleri, serum lipid düzeyleri, nötrofil/lenfosit oranı (NLO), monosit/yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) oranları ve trombosit/lenfosit oranı değerlendirildi.
Bulgular: Üç aylık tedaviden sonra lökosit sayısı, kırmızı kan hücresi sayısı, nötrofil sayısı, monosit sayısı, HDL seviyeleri ve NLO’da başlangıca göre anlamlı bir azalma bulundu. Trombosit sayısı (PCT), trombosit dağılım genişliği (PDW), eritrosit dağılım genişliği, plateletkrit, hematokrit, ortalama eritrosit hemoglobini, total kolesterol, düşük yoğunluklu lipoprotein, trigliserit ve aspartat aminotransferaz düzeylerinde anlamlı artış bulundu.
Sonuç: Sonuçlarımıza göre izotretinoin birçok hemogram ve biyokimyasal parametreyi etkileyebilmektedir. Bu çalışma, literatürde izotretinoin tedavisi sonrası monosit sayısında azalma ve PDW ve PCT düzeylerinde artış gösterilen tek makaledir.

6. 
Verruka tedavisinde sprey kriyoterapinin tanjansiyel veya vertikal uygulanmasının karşılaştırılması
A comparative study of tangential or vertical application of spray cryotherapy in warts treatment
Seda Yıldız Yeşildağ, Tuğrul Dereli
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2024.65392  Sayfalar 15 - 20
Amaç: Kriyoterapi verruka vulgaris tedavisinde kolay uygulanabilen, etkili bir yöntemdir. Verruka tedavisinde kriyoterapinin etkinliği ile ilgili çok sayıda araştırma yapılmıştır. Ancak literatürde, sprey kriyoterapinin vertikal (tam karşıdan) veya tanjansiyel (teğetsel) uygulamasının tedavi başarısı, yan etkileri ve birbirlerine üstünlükleri ile ilgili karşılaştırmalı bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmada her iki yöntem karşılaştırılıp, kriyoterapide hasta uyumu ve tedavi başarısının artırılması için ideal yöntemin tespit edilmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Aralık 2014-Mart 2016 ayları arasında hastanemizin Deri ve zührevi hastalıklar anabilim dalının küçük müdahale biriminde her iki elinde toplam 173 verruka vulgarisi bulunan 25 gönüllü hastanın bir elindeki verrukalara vertikal, diğer elindeki verrukalara tanjansiyel yöntemle sprey kriyoterapi uygulanmıştır. Hastalar üçer hafta aralarla yapılan vizitlerde hem tedavi başarısı hem de yan etkiler açısından değerlendirilmiştir.
Bulgular: Her iki yöntem arasında etkinlik açısından bir fark bulunamamıştır (p>0,05). Her iki yöntem arasında bül (p=0,515) ve hipopigmentasyon (p=0,709) oluşumu açısından da bir fark saptanmamıştır. Verrukalar boyutlarına göre sınıflandırılıp ağrı skorları karşılaştırıldığında 2,5 mm’den küçük verrukalarda tanjansiyel uygulamada ağrı skoru vertikale göre düşük bulundu (p=0,031). Diğer boyutlarda (2,6-5,0 mm arası ve 5,0 mm’den büyük) verrukalarda anlamlı bir fark bulunmadı (p>0,05). Üç seans tedavi gerektiren verrukaların (20/173), her bir seanstaki ağrı skorları karşılaştırılmıştır. Yöntem farklılığı gözetmeden üç ölçüm arasında (giderek azalan) anlamlı bir farklılık bulunmuştur (p<0,05).
Sonuç: Bu çalışma, sprey kriyoterapinin lezyona vertikal veya tanjansiyel uygulamasının karşılaştırıldığı ilk çalışmadır. Bu araştırmadaki verilere dayanarak verruka vulgaris tedavisinde tanjansiyel uygulama, vertikal uygulamaya göre daha konforludur. Tanjansiyel uygulamanın yaygınlaşması ile kriyoterapi daha çok tercih edilen bir yöntem haline gelecektir.

OLGU SUNUMLARI
7. 
Topikal sirolimus ile başarılı bir şekilde tedavi edilen bir lenfanjioma sirkumskriptum olgusu
A case of lymphangioma circumscriptum successfully treated with topical sirolimus
Malik Güngör, Aslı Bilgiç
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2023.06791  Sayfalar 21 - 23
Lenfatik malformasyonlu çocuklar genellikle yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyen ve hayatı tehdit edebilen fonksiyonel bozukluklardan ve estetik deformitelerden muzdariptir. Cerrahi ve/veya skleroterapi gibi geleneksel tedavilerin nadiren iyileştirici olması, yeni tedavi yöntemlerine duyulan büyük ihtiyacı ortaya koymaktadır. Son yıllarda, oral veya topikal sirolimus lenfatik malformasyonlarda başarıyla kullanılmaktadır. Bu yazıda, doğumundan beri boynun sol tarafında lenfanjioma sirkumskriptum ile uyumlu lezyonları olan ve topikal sirolimus ile başarılı bir şekilde tedavi edilen 7 yaşındaki bir erkek çocuğun 6 aylık tedavi sonucu sunulmaktadır.

8. 
Lupus miliaris disseminatus fasiei'in olağandışı histopatolojik bulguları: Bir olgu sunumu
Unusual histopathological findings of lupus miliaris disseminatus faciei: A case report
Pooja Bains, Priya Kapoor, Navleen Kaur
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2024.55531  Sayfalar 24 - 26
Lupus miliaris disseminatus fasiei (LMDF), genç erişkinlerde yüzü etkileyen, yanaklarda, göz kapaklarında ve kulaklar ve boyun da dahil olmak üzere birkaç ekstrafasiyal bölgede ani asemptomatik deri renginden kırmızı kahverengiye kadar değişen renkte papüllerin ortaya çıktığı kronik granülomatöz bir hastalıktır, ancak genel fikir birliği bunun pilosebase üniteye karşı bir immün yanıt olduğu yönündedir. Çeşitli histopatolojik çalışmalar granülomların pilosebase ünitelerle ilişkili olduğunu bulmuştur. Mevcut olguda, bir LMDF olgusunda rüptüre infundibüler kisti çevreleyen nadir görülen yabancı cisim granülomu tartışılmaktadır. Rüptüre infundibüler kistin, LMDF’de granülom gelişimi ile sonuçlanan enflamatuvar reaksiyonun indüklenmesindeki rolü göz ardı edilemez.

TANINIZ NEDIR?
9. 
Tanınız nedir?
What is your diagnosis?
Selma Sönmez Ergün, Ahmet Kirazoğlu
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2023.37729  Sayfalar 27 - 28
72 yaşındaki erkek olgu sağ burun kanadında 2 yıldan beri mevcut olan kitle nedeniyle başvurdu. Hastanın yapılan muayenesinde sağ burun kanadını ekspande edip, çevre yanak dokusunu da infiltre eden 2.5x2.5 cm boyutunda, polipoid görünümlü, sert kıvamlı, immobil bir kitlesinin olduğu saptandı.
Punch biyopsi yapıldı. Sonuç miksoid özellikler gösteren mezenkimal neoplazm olarak bildirildi. Total eksizyon sonrası yapılan histopatolojik incelemede dermiste miksoid ödemli stroma içinde iğsi hücreler, mast hücreleri içeren nodüler oluşum saptandı..
Pansumanlarla izlenen hasta sorunsuz iyileşti Burun deliğinde karşı tarafa göre oluşan daralma dışında estetik açıdan kabul edilebilecek bir görünüm sağlandı.
18 aylık izleminde yineleme görülmedi.

DIĞER
10. 
Düzeltme
Erratum

doi: 10.4274/turkderm.galenos.2024.e001  Sayfa 29
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale