E-ISSN 2651-5164 / Print-ISSN 2717-6398
Sayı : 57 Ek : 1 Yıl : 2023












































Dergimiz 2012 aralık sayısıyla karekod sistemi uygulamasına başlamıştır.

Makalelerin üzerinde bulunan Karekodu dilediğiniz akıllı cihazınız ile okutarak makaleyi indirebilir veya meslektaşlarınızlada paylaşa bilirsiniz.

Cihazınıza QR codeReader app indirerek uygulamayı kullanmaya başlayabilirsiniz.

Apple app için tıklayınız
Android app için tıklayınız

TÜRKDERM - Deri Hastalıkları ve Frengi Arşivi - Turkderm-Turk Arch Dermatol Venereol: 57 (1)
Cilt: 57  Sayı: 1 - 2023
1.
Kapak
Cover

Sayfalar I - VI

ARAŞTIRMALAR
2.
Koronavirüs hastalığı-2019 pandemisinin rozase hastalarının takip ve tedavi süreçlerine etkisi
Effect of the coronavirus disease-2019 pandemic on the follow-up and treatment of patients with rosacea
Murat Durak, Özgür Gündüz
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2022.32020  Sayfalar 1 - 5
Amaç: Bu çalışmada Türkiye’de bir üniversite hastanesinin Deri ve Zührevi Hastalıklar polikliniğine başvuran rozase hastalarının takip ve tedavi süreçlerinin, koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) pandemi döneminde alınan tedbirler ve korunma önlemlerinden nasıl etkilendiğinin araştırılması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: COVID-19 pandemisi öncesi ve pandemi döneminde hastaların yaş ve cinsiyet özellikleri, başvuru sayıları, reçete edilen topikal ve sistemik tedaviler ile kutu bazında toplam tedavi miktarları, çoğul başvurularda takip aralığı süresi, Göz Hastalıkları Bölümü'ne başvuru sayıları kaydedilmiştir.
Bulgular: COVID-19 pandemisi döneminde Deri ve Zührevi Hastalıklar polikliniğine başvuran rozase hastalarının COVID-19 pandemisi öncesine göre yaş ve cinsiyet dağılımları değişmezken toplam hasta sayısı azalmıştır. Ancak pandemi döneminde hastalara reçete edilen toplam ilaç sayısı ve sistemik ilaç sayısı oransal olarak artmıştır. Ayrıca takiplerine devam eden hasta oranı ve bu hastalar arasında sistemik ilaç kullanımının arttığı görülmüştür.
Sonuç: Hastaların başvuru sayılarının azaldığı ve sistemik tedavilere ihtiyaç duyan hastaların başvuru oranlarının arttığı saptandı. COVID-19 pandemisi ve doğal afetler gibi hastalık takibi için polikliniğe başvuruların zorlaştığı dönemlerde rozase ve benzeri kronik takip gerektiren dermatozların teledermatoloji yöntemi ile değerlendirilmesi önerilebilir.
Background and Design: This study aimed to investigate the effects of the precautions and preventive measures implemented during the coronavirus disease-2019 (COVID-19) pandemic on the follow-up and treatment processes of patients with rosacea who applied to the Skin and Venereal Diseases outpatient clinic of a university hospital in Türkiye.
Materials and Methods: Age, sex, number of hospital admissions, prescribed topical and systemic treatments, total amount of treatment on a box basis, follow-up interval in multiple applications, and number of applications to the Ophthalmology Department were recorded before and during the COVID-19 pandemic.
Results: No difference was found in the age and sex distributions of patients with rosacea who applied to the Skin and Venereal Diseases outpatient clinic during the COVID-19 pandemic compared with that before the pandemic. However, the total number of patients decreased. Furthermore, the total number of drugs prescribed to patients and the number of systemic drugs increased proportionally during the COVID-19 pandemic. In addition, the ratio of patients who continued their follow-up and the use of systemic drugs among these patients increased.
Conclusion: In this study, the number of admissions decreased and the rate of patients who needed systemic treatment increased. Rosacea and similar dermatoses that required long-term follow-up could be evaluated via teledermatology during periods when application to outpatient clinics for follow-up becomes difficult such as during pandemics and natural disasters.

3.
Serum D vitamini düzeyleri ile onikomikoz arasında ilişki var mıdır?
Is there a relationship between serum vitamin D levels and onychomycosis?
Zuhal Metin, Koray Durmaz
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2023.52959  Sayfalar 6 - 8
Amaç: Vitaminler çeşitli biyokimyasal işlevler için gereklidir ve organizma tarafından sentezlenmedikleri veya yetersiz sentezlendikleri için diyetle alınırlar. Yapılan çalışmalarda D vitamini eksikliği ile psoriazis, atopik dermatit, rozasea, akne vulgaris, vitiligo, pitriyazis versikolor gibi birçok dermatoz arasında ilişki ortaya konmuştur. Bu kesitsel çalışmada, onikomikoz hastaları ile sağlıklı kontroller arasındaki D vitamini düzeylerinin karşılaştırılması ve D vitamini ile onikomikoz arasındaki ilişkinin ortaya konması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Dermatoloji polikliniğine başvuran ve onikomikoz tanısı konulan hastalar ile sağlıklı kontrollerin son 1 ayda herhangi bir nedenle serum 25-hidroksivitamin D [25(OH)D] düzeyleri ölçülenleri çalışmaya dahil edildi.
Bulgular: Çalışmaya 40 katılımcı (21 erkek) dahil edildi. Tüm katılımcıların ortalama serum 25(OH)D vitamini düzeyi 12,66 ng/mL idi. Katılımcıların yaşı ile D vitamini düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki yoktu. 25(OH)D düzeyleri hasta grubunda (10,79±8,12 ng/mL) kontrol grubuna (13,91±6,76 ng/mL) göre daha düşük bulundu (p=0,02).
Sonuç: Çalışmamız, Türk toplumunda D vitamini düzeylerinin düşük olduğunu, ancak onikomikozlu olgularda ortalama değerlerin daha düşük olduğunu ortaya koydu.
Background and Design: Vitamins are necessary for various biochemical functions and are either insufficiently synthesized or not synthesized by the organism; therefore, they are taken from the diet. Many dermatoses such as psoriasis, atopic dermatitis, rosacea, acne vulgaris, vitiligo, and pityriasis versicolor, which are associated with vitamin D deficiency, have been reported. This cross-sectional study aimed to compare vitamin D levels between patients with onychomycosis and healthy controls and determine the relationship between vitamin D and onychomycosis.
Materials and Methods: Serum 25-hydroxyvitamin D [25(OH)D] levels were measured in the blood sample for any reason in the last 1 month of patients diagnosed with onychomycosis and healthy controls. Results: The study included 40 participants (21 men). The mean level of serum 25(OH)D of all participants was 12.66 ng/mL. No significant correlation was found between the age of the participants and 25(OH)D levels. 25(OH)D levels were lower in the patient group (10.79±8.12 ng/mL) than in the control group (13.91±6.76 ng/mL) (p=0.02).
Conclusion: The results of this study revealed that vitamin D levels are low in the Turkish population, but mean values are lower in patients with onychomycosis.

4.
Tıp Fakültesi öğrencilerinin human papillomavirüs enfeksiyonları, ilişkili kanserler ve human papillomavirüs aşıları ile ilgili bilgi düzeyleri ve tutumlarının değerlendirilmesi
Evaluation of knowledge and attitudes of the faculty of medicine students about human papillomavirus infections, related cancers, and human papillomavirus vaccines
Zührenur Yağan, Aysun Aldanmaz, Tahir Ertuğrul, Zeynep Beyza Tolan, Adnan Menderes Bilgiç, Aslı Bilgiç
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2023.31899  Sayfalar 9 - 15
Amaç: Human papillomavirüs (HPV) deri ve mukozal yüzeyleri enfekte eden zarfsız bir DNA virüsüdür ve dünyada en sık görülen cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlardan biridir. HPV enfeksiyonları, ilişkili kanserler ve bağışıklama konusunda hekimlerin bilgi sahibi olması halk sağlığının korunmasında en önemli adımlardan biridir. Bu çalışma ile tıp fakültesi öğrencilerinin HPV enfeksiyonları, ilişkili kanserler ve HPV aşıları hakkındaki bilgi düzeylerinin saptanması ve ilişkili değişkenlerin incelenmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı türde olan bu araştırmanın evrenini tıp fakültesi 1.-5. sınıflarda öğrenim gören tüm öğrenciler oluşturdu. Araştırma verileri, iki bölümden oluşan toplam 37 soruluk anket formu ile toplandı. Anket formları 1.-5. sınıf tıp fakültesi öğrencileri tarafından gönüllülük esasına dayanarak dolduruldu. Veriler SPSS 18,0 paket programıyla analiz edildi.
Bulgular: Çalışmaya 250 tıp öğrencisi katılmış olup, %52,4’ünü (n=131) erkekler oluşturuyordu. Öğrencilerin %95,6’sı (n=239) HPV enfeksiyonundan haberdar olduğunu ifade ederken, sadece %39,2’si bu konuda yeterli bilgisi olduğunu düşünüyordu. HPV enfeksiyon ve aşıları hakkında bilgi edinilen en önemli kaynakları dersler ve internet oluşturuyordu. Öğrencilerin sadece %3,6’sı (n=9) HPV aşısı olmuştu. HPV aşısı olmama nedenleri arasında en önemli neden toplam %58 ile daha önce HPV aşısını duymama veya yaptıran birini tanımama oluştururken, diğer önemli neden ekonomik sebeplerdi. Öğrencilerin %80’e yakını HPV aşısının rutin aşı takvimine girmesi gerektiğini düşünüyordu. Aşı takviminde ücretsiz aşı sağlandığı durumda öğrencilerin %60’a yakını HPV aşısı yaptıracağını ifade ederken, HPV aşısının yaygınlaşmasının önündeki en önemli neden (%45; n=111) olarak yeterli bilgiye sahip olunmaması gösterilmişti.
Sonuç: Çalışmamız sonucunda tıp fakültesi öğrencilerinin HPV enfeksiyonu ve aşıları ile ilgili bilgi düzeylerinin çok yeterli olmadığı ve aşı yaptırma oranının da düşük olduğu ortaya konuldu. Sonuçlarımız HPV ile ilişkili olarak tıp eğitimi, sosyal güvence ve geri ödeme gibi konularda çekirdek eğitim müfredatında ve ulusal sağlık politikalarında bazı düzenlemeler gerektirdiğini düşündürmektedir.
Background and Design: The human papillomavirus (HPV) is a non-enveloped DNA virus infecting skin and mucosal surfaces and causes one of the most common sexually transmitted infections worldwide. Thus, physicians must know about HPV infections, associated cancers, and immunization for public health. This study aimed to determine the knowledge of medical faculty students about HPV infections, related cancers, and vaccines and examine related variables.
Materials and Methods: This descriptive study included all students in the first to fifth grades of the faculty of medicine. Data were collected with a two-part questionnaire consisting of 37 questions. Questionnaires were filled voluntarily. Data were analyzed with SPSS version 18.0. Results: The study included 250 medical students, and 52.4% (n=131) were men. While 95.6% (n=239) stated that they were aware of HPV, only 39.2% thought that they had sufficient knowledge. The most important sources of information were lectures and the Internet. Only 3.6% (n=9) of the students had been vaccinated against HPV. The most important reason (58%) for not being vaccinated was not having heard of the HPV vaccine before or not knowing someone who had it, and the other important reason was economics. Nearly 80% of the students thought that HPV vaccines should be included in routine vaccination. While 60% of the students stated that they would get an HPV vaccine if a free vaccine is provided, the lack of sufficient information was cited as the most important reason (45%) against the widespread use. Conclusion: The knowledge of medical school students about HPV infection and vaccines was not very sufficient, and the vaccination rate was low. Our results suggest that HPV-related courses in medical education and reimbursement of vaccines by health authorities require some adjustments in the core education curriculum and national health policies.

5.
Psoriazis tanılı 277 hastanın klinik ve demografik özelliklerinin incelenmesi
Clinical examination and demographic characteristics of 277 patients with psoriasis
Nur Ecer, Metin Ecer, Derya Uçmak
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2023.00921  Sayfalar 16 - 23
Amaç: Bu çalışmada amacımız psoriazis tanılı hastaların klinik ve demografik özelliklerinin prospektif olarak değerlendirilmesidir.
Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Aralık 2018-Şubat 2020 tarihleri arasında kliniğimize başvuran 277 psoriazis tanılı hasta dahil edildi. Tüm hastaların yaş, cinsiyet, boy, kilo, medeni durum, hastalık başlangıç yaşı, tetikleyici faktörler, eklem ve tırnak tutulumu, sistemik hastalık öyküsü, alkol ve sigara öyküsü, aile öyküsü, alınan topikal ve sistemik tedaviler gibi parametreleri prospektif olarak kaydedildi. İstatistiksel analiz SPSS versiyon 24 programı ile yapıldı.
Bulgular: Yaşları 8 ile 81 arasında değişen 277 hastanın yaş ortalaması 37,1±15,9 idi. Hastaların 125’i (%45,1) kadın, 152’si (%54,9) erkekti. Hastaların %11,2’si 18 yaş altı idi. Pediatrik psoriazisli hastaların 10’u erkek, 21’i kız idi. Ortalama hastalık başlangıç yaşı kadın cinsiyette 21,0±14,1, erkek cinsiyette 25,3±14,4 idi. En sık görülen klinik tip plak psoriazis idi. Hastaların %29,6’sında aile öyküsü pozitifti. Psoriatik artrit oranı %9 idi ve en sık görülen tip asimetrik oligoartriküler tip idi. Tırnak tutulum oranı %44 iken psoriazisi en sık tetikleyen faktör stresti. Hastaların %17’sinde komorbid hastalık vardı. En sık eşlik eden hastalık hipertansiyondu. Sigara kullanım sıklığı %45,8, alkol kullanım sıklığı ise %4,7 idi. Hastaların %17,3’ü sadece topikal tedavi, %1,1’i fototerapi, %37,5’i konvansiyonel tedavi, %42,2’si biyolojik tedavi, %1,8’i konvansiyonel + biyolojik tedavi alıyordu.
Sonuç: Çalışmamızdaki veriler psoriazisin klinik ve demografik özelliklerinin incelendiği literatürdeki diğer çalışmalarla benzerdi. Daha geniş hasta gruplarını içeren benzer çalışmaların yapılmasının hastalığın tanı ve tedavisine katkı sağlayacağı kanaatindeyiz.
Background and Design: This study aimed to prospectively evaluate the clinical and demographic characteristics of patients with psoriasis. Materials and Methods: This study included a total of 277 patients with psoriasis who applied to our clinic between December 2018 and February 2020. All patient parameters such as age, sex, height, weight, marital status, age at disease onset, triggering factors, joint and nail involvement, systemic disease history, alcohol and smoking history, family history, and topical and systemic treatments received were recorded prospectively. Statistical analysis was conducted using the SPSS version 24.
Results: The mean age of the 277 patients aged 8-81 years was 37.1±15.9 years. In this study, 125 (45.1%) patients were female and 152 (54.9%) were male, and 11.2% of the patients were <18 years old. Ten of the patients with pediatric psoriasis were male and 21 were female. The mean age at disease onset was 21.0±14.1 in female patients and 25.3±14.4 in male patients. The most common clinical type was plaque psoriasis. Family history was positive in 29.6% of the patients. Psoriatic arthritis occurred in 9% of the patients, and the most common type was an asymmetric oligoarticular type. Although the nail involvement rate was 44%, stress was the most common triggering factor for psoriasis. In addition, 17% of the patients had a comorbid disease. The most common comorbid disease was hypertension. The frequency of smoking was 45.8%, and the frequency of alcohol use was 4.7%. Of the patients, 17.3% received only topical therapy; 1.1%, phototherapy; 37.5%, conventional therapy; 42.2%, biological therapy; and 1.8%, conventional + biological therapy.
Conclusion: Our study data were similar to those of other studies examining the clinical and demographic characteristics of patients with psoriasis. We believe that conducting similar studies involving larger patient groups will contribute to disease diagnosis and treatment.

6.
2000-2018 yılları arasındaki kutanöz melanomlu hastaların sayılarında ve Breslow kalınlıklarındaki değişimler: İstanbul’da üçüncü basamak bazlı bir çalışma
Trends in the number of patients with cutaneous melanoma and their Breslow thicknesses between 2000 and 2018: A tertiary hospital-based study in İstanbul
Zehra Tacizer Kılınç, Şirin Yaşar, Pembegül Güneş, Fatih Göktay
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2023.36675  Sayfalar 24 - 29
Amaç: Kutanöz melanom insidansı genel olarak dünya çapında artmaktadır. Bu artışın aksine son yıllarda Breslow kalınlığının azaldığı bildirilmiştir. Bu çalışmada hastanemizde tanı almış kutanöz melanom olgularının sayılarındaki ve Breslow kalınlıklarındaki yıllık değişimlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Hastanemiz dermatoloji kliniğine 2000-2018 yılları arasında başvuran kutanöz melanom hastalarının patoloji raporları geriye dönük olarak değerlendirildi.
Bulgular: Çalışmaya alınan 210 olgunun 122’si (%58,1) erkek, 88’i (%41,9) kadındı. Olguların yaş ortalaması 61,08±17,07 idi. Yıl ile her yıl görülen olgu sayısı arasında istatistiksel olarak anlamlı pozitif korelasyon bulduk (p=0,003; ρ=0,640). Yıllar geçtikçe olgu sayısı arttı. Yıl ile Breslow olgu kalınlıkları arasında istatistiksel olarak anlamlı negatif korelasyon vardı (p<0,001; ρ=-0,292). Yıllar geçtikçe, olguların Breslow kalınlığı azaldı.
Sonuç: Çalışmamız, son yıllarda tanı konulan olgularda kutanöz melanom sıklığının artmasıyla birlikte Breslow kalınlığının azaldığını göstermiştir. Bu bulgular dolaylı olarak hastanemizin hitap ettiği popülasyonda kutanöz melanom farkındalığının arttığını ve hekimlerin kullandığı tanı yöntemleri ve algoritmaların hastalığın daha erken tanınmasına yardımcı olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, farkındalık artırma aktivitelerine, hastalık tarama programlarına ve bu lezyonları daha erken tanımak için hizmet içi eğitime vurgu yapılması gerektiğini düşündüren önemli sayıda kalın kutanöz melanom lezyonu halen bulunmaktadır.
Background and Design: The global incidence of cutaneous melanoma is increasing. Breslow thickness has been reported to have decreased in recent years, in contrast to this increase. This study aims to determine annual changes in the number of diagnosed cutaneous melanoma cases and their Breslow thicknesses in our hospital.
Materials and Methods: Pathology reports from cutaneous melanoma patients admitted to our hospital’s dermatology clinic between 2000 and 2018 were reviewed retrospectively.
Results: The study included 210 cases, 122 (58.1%) of which were male and 88 (41.9%) of which were female. The mean age of the cases was 61.08±17.07. The year and the number of cases seen each year had a statistically significant positive correlation (p=0.003; ρ=0.640). The number of reported cases has risen over time. The year had a statistically significant negative correlation with case Breslow thicknesses (p<0.001; ρ=-0.292). The cases’ Breslow thickness decreased over time.
Conclusion: Our study found that as the incidence of cutaneous melanoma has increased, the Breslow thickness of cases diagnosed in recent years has decreased. These findings suggest that awareness of cutaneous melanoma has increased over time in the population served by our hospital, and the diagnostic methods and algorithms used by physicians have aided in earlier detection of the disease. However, there are still a significant number of thick cutaneous melanoma lesions, implying that more emphasis should be placed on awareness-raising activities, disease screening programs, and in-service training to detect these lesions earlier.

OLGU SUNUMLARI
7.
mRNA koronavirüs hastalığı-2019 aşısı sonrası morfea reaktivasyonu
Reactivation of morphea following mRNA coronavirus disease-2019 vaccination
Malik Güngör, Aslı Bilgiç
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2023.22208  Sayfalar 30 - 33
Morfea, patogenezi büyük ölçüde bilinmemekle birlikte, genetik yatkınlık, bakteriyel ve viral enfeksiyonlar gibi çevresel tetikleyiciler, hormonal ve immünolojik düzensizlik gibi içsel faktörler gibi birçok faktörle ilişkili olduğu düşünülen enflamatuvar immün aracılı bir hastalıktır. Burada, mRNA koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) aşısından sonra morfea hastalığında nüks gelişen ilk olguyu bildiriyoruz. Mevcut güncel literatürlerle birlikte olgumuz, COVID-19 enfeksiyonu ve aşılar ile ilişkili yeni bulgularla önümüzdeki süreçte karşılaşmaya devam edeceğimizi düşündürmektedir.
Morphea is an inflammatory immune-mediated disease associated with many factors such as genetic predisposition, environmental triggers such as bacterial and viral infections, as well as intrinsic factors such as hormonal and immunological dysregulation, although its pathogenesis is largely unknown. Here, we report the first case of morphea relapse after the mRNA coronavirus disease-2019 (COVID-19) vaccine. Our case along with recent reports suggest that new associations might appear due to COVID-19 infection and vaccines.

EDITÖRE MEKTUP
8.
Çocukluk çağı izole tırnak psoriazisi tanısında tırnak plak parçasının histopatolojik incelemesi: Bir olgu sunumu
Histopathological nail-clipping examination for the diagnosis of isolated childhood nail psoriasis: A case report
Muazzez Çiğdem Oba, Çiğdem Dicle Arıcan, Fatih Göktay
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2022.25205  Sayfalar 34 - 35
Makale Özeti |Tam Metin PDF

9.
Melazma tedavisinde intradermal traneksamik asidin etkili ilaç uygulaması
Effective drug delivery of intradermal tranexamic acid in the treatment of melasma
Nikita Muhutdinov, Ilnur Yagudin, Anna Kochetygova, Elmira Shangareeva, Evelina Sakhbiyeva
doi: 10.4274/turkderm.galenos.2022.06702  Sayfalar 36 - 37
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale